İsrail, İran’ın güçlenmesini ve özellikle de Suriye’de kalıcı olmasını önlemek için her türlü hesabı yapıyor. Amerika’yı da yanına alan İsrail’de Başbakan Netunyahu’ya savaş yetkisi de verildi.
Şimdi ortalık adeta toz-duman içinde.
İsrail, daha önce yapılan açıklamalarda İran’ın yayılmacılığını önlemede kararlı olduğunu duyurmuş ve “Hedeflediğimiz şeyleri yapmaktan kesinlikle geri adım atmayacağız” açıklamasında bulunmuştu.
Öncelikli hedef Suriye’deki İran varlığı olarak gösteriliyor.
Geçtiğimiz günlerde Suriye’nin Hama ve Halep’te bulunan üslerine İsrail’in saldırdığı öğrenildi. Saldırıda Hama’daki 47. Tugay ve Halep’teki Nairab hava askeri hava alanının hedef alındığı belirtirken, Suriye Devlet Televizyonu patlamaların etkisiyle 2,2 şiddetinde deprem yaşandığını duyurmuştu.
Bu saldırılar ne ilk, ne de son olacak gibi görünüyor. İsrail, bilindiği gibi Suriye’de İran destekli güçleri istemiyor. Bu güçlere karşı da saldırıları aralıksız sürdüreceği mesajlarını veriyor.
Lübnan merkezli Al Akhbar gazetesi İsrail’in vurduğu noktada İran’lı askerlerin bulunduğunu savundu ve saldırıda Bunker Buster tipi (Sığınak imha eden füze modeli) kullandığını iddia etti. İran’ın yarı resmi Tasnim haber ajansına konuşan kaynak ise İran askerlerinin hedef alındığı iddiasını yalandı. Haberde İranlı askerlerin ve Afgan gönüllülerinden oluşan Fatimiyyun Tugayları’nın güvende olduğu bildirildi.
Suriye’ye yönelik saldırıların ABD Başkanı Donald Trump ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun görüşmesinden sonra yapılması da dikkat çekicidir.
Peki, İsrail’de yayın yapan gazeteler bu olayı nasıl değerlendiriyor, kısaca göz atalım:
İsrail’den konuyla ilgili herhangi resmi bir açıklama gelmezken ülkenin önde gelen gazetlerinden Haartez saldırının arkasında İsrail’in olduğunu doğruladı. Gazetede İran’ın karadan karaya atılan füzelerinin hedef aldığı ileri sürüldü.
Amos Harel imzasını taşıyan haberde İsrail’in nisan ayının başında Humus T4 üssüne yaptığı saldırıya işaret edilerek İran’ın olası misillemesine karşı önlem alındığı kaydedildi. Haberde ayrıca İsrail Savunma Bakanı Avgidor Liberman’ın, İran’ın Suriye’deki kazanımlarına karşı harekete geçme çağrısı yaptığı hatırlatıldı. Liberman, pazar günü The Jerusalem Post gazetesinin düzenlediği etkinlikte ‘İsrail’in üç problemi var: İran, İran ve İran’ diye konuşmuştu.
İsrail’in son dönemde Suriye’ye dönük saldırılara hız vermesi kamuoyunda tartışmalara da neden oluyor. ABD’nin bölgeden ayrılması ve Suriye ordusunun terör örgütü PKK/PYD’ye karşı Fırat’ın Doğusu’nda harekete geçmesi Tel Aviv’i endişelendiren sebeplerin başında geliyor. İsrail ordusunun saldırılar ile gerilimi yükselterek ABD’yi Suriye sahasında tutmak istediği de biliniyor.
ABD Başkanı Trump, Suriye’den askerlerini çekmek istediğini açıklamasından sonra ağır bir İsrail baskısı ile karşı karşıya kaldı. Daha sonra Trump ve yönetimi ağı değiştirdi.
Özetleyecek olursak, İsrail isteklerinde ağır basmış oldu.
ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun ilk dış ziyaretinin İsrail’e yapmış olması önemlidir. İsrail, geçtiğimiz haftalarda da ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Joseph Votel’i ağırlamıştı. The Times of Israel isimli internet sitesi İsrail’in Pentagon’un örgütlenme ağına göre CENTCOM’a değil, Avrupa ülkelerinin içinde bulunduğu EUCOM’a dahil olduğunu belirterek ziyaretin ‘olağandışı’ niteliğine vurgu yapmıştı.
İsrail istihbaratına yakınlığı ile bilinen DEBKA isimli sitesi ise Votel’in İsrail’i Suriye’den çekilme planına ikna etmek için Trump tarafından gönderildiğini açıklamıştı. DEBKA’nın haberinde İsrail tarafının ABD’nin çekilmesini kabul etmediği itiraf edilmişti.
İsrail yönetiminin saldırılarından diğer beklentisi ise nükleer anlaşmanın iptalini sağlamak. Suriye’ye dönük saldırının hemen arkasından İsrail Kabinesi’nin nükleer anlaşma gündemiyle toplanması bu noktada önem kazanıyor.
Mayıs ayının ikinci haftasında Trump yönetimi İran ile anlaşmayı iptal etmeyi hedeflerken Tahran yönetimi Avrupa, Rusya ve Çin ile birlikte atılan imzalara sadık kalma çağrısı yapıyor.
İran’ın Avrupa desteğini kaybetmemek adına Suriye sahasında tansiyonu yükseltmek istemediği belirtiliyor.
İsrail’in Haaretz gazetesinde Zirvi Bar’el 15 Nisan 2015 tarihli köşe yazısında bu durumu “Suriye, Rusya ve İran içinde İslami Cumhuriyet (İran) kendini en hassas konumda buldu. Gelecek ay Trump nükleer anlaşmanın kaderini belirleyecek ve Tahran ABD, İngiltere ve Fransa’ya yanıt vererek bu durumu daha fazla tehlikeye atmak istemiyor” ifadeleriyle özetlemişti.