Geçen hafta sonu yine Bologna'daydım. Milano'da hiç dinmeyecekmiş gibi gözüken yağmura canım sıkılınca soluğu kızıl şehirde aldım. Arası yavaş tren ile üç saat ve 16 Euro.
Bologna hafta sonu tatilim hem Black Friday hem de Noel ağacının süslenip yanmasına denk gelince ayrı bir hareketliydi. Bologna'da artık bir arkadaşım var. Adı Ömer onu intragramdan buldum ve takibe başladım ortak arkadaşlarımız var ve o Bologna rehberi. Sadece Bologna devil tabii ayrıca bütün Italyanın da. Instagramda uzun süre takip edince baktım benim kafadan beni yanlış anlamaz hemen bir mesaj attım ve bulustuk. Ondan çok güzel bilgiler alıyorum. Sizinde Bologna'ya yolunuz düşerse mutlaka arayıp bir kahve için derim.
Bologna önemli şehirlerin arasında sıkışmış kalmış gözükse de bence Gastronominin kalbi burası. Bir şarküteri cenneti. Bizim Nevizadeye benzeyen dar bir sokak var işte orası benim için Bologna'nın en muhteşem sokağı. Ister şarküterilerden salam,sosis, peynir, reçel gibi alışverişlerinizi yapın, ister kapının önünde ki masalarında yemeklerinizi sipariş edin tadına doyamıyacaksınız. Bu sokakta bulunan bütün şarkütericiler şahane ama Simoni bir başka....Özellikle de incir reçeli eşşiz.
Noel marketine gelince 1796’dan beri kuruluyormuş çok büyük yada çok değişik değil ama ortaçağ temalı ve aranan herseyi bulmak mumkun. Bu tarihi şehrin büyüsü Noel pazarının ışıltısı ile birleşince ortaya inanılmaz bir ambians çıkmış. Sıcak şarap ve peynir favorim olmakla birlikte Ingiliz bisküvilerinden tutunda, Ispanyolların meşhur pilavı Paella'ya kadar bir çok değişik tatlar bulunabilir. Spritz'e her zaman ayrı bir alkış ama bu sezon benim için sıcak şarap zamanı.
Rengarenk süslenmiş magazaların, ışıl ışıl caddelerin arasında mutlu kalabalığı yararak yavaş adımlarla yürüyerek Bologna'yı hissetmeyi seviyorum. Hele bugünlerde çan sesleri Noel şarkılarına karışıp şehre ayrı bir anlam katıyor. Bu kızıl öğrenci şehri deniz olmadan asla dediğim bir ön yargıyı yıktı.