ANKARA (AA) - Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Barışçıl gösterilerin başladığı ilk günden bu yana Suriye'de hep çözümün, barışın ve adaletin tarafında yer aldığımız gibi bundan sonra da barış, özgürlük ve adalet eksenli politikalarımızı sürdürmeye devam ettireceğiz. Bundan sonra da Türkiye olarak, Suriye'nin istikrarı, güvenliği ve Suriye halkının özgür iradesinin tecellisi bizim en büyük, en önemli önceliğimizdir." dedi.

Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca düzenlenen "Kriz İletişimi Çalıştayı"nın açılışında konuştu.

Sohbet ettiği bir gazetecinin bölgede yaşanan gelişmeleri de hesaba katarak "Bizim bir günde tükettiğimiz gündemi yabancı bir meslektaşımız ancak bir yılda tüketebiliyor" dediğini aktaran Altun, burada bir mübalağa bulunduğunu ancak haklılık payının olmadığının da söylenemeyeceğini ifade etti.

Depremler, orman yangınları, sel felaketleri, yakın coğrafyada yaşanan terör olayları, çatışmalar, savaşlar ve tüm bunların neden olduğu insani krizler ile bu krizleri derinleştiren küresel adalet ve hakikat krizleri yaşandığını aktaran Altun, "Böylesi bir ortamda biz, kriz iletişimi konusunu münhasıran, konunun uzmanlarıyla akademik ve stratejik bir perspektifle ele alalım, kamuoyunu kriz iletişiminin önemi konusunda bilgilendirelim, bilinçlendirelim ve kriz iletişimi stratejilerimizi yeni ihtiyaçlara göre güncelleyelim istiyoruz." diye konuştu.

Altun, böylelikle bir yandan kriz anlarında doğru bilgiyi, en doğru zamanda ulusal ve uluslararası kamuoylarına güvenle ulaştırma yöntemlerini, bir diğer yandan da krizleri daha da derinleştiren dezenformasyonla en etkin şekilde nasıl mücadele edilebileceğini ortaya koymayı arzu ettiklerini söyledi.

BBP Genel Başkanı Destici, partisinin Karadeniz Çalıştayı'nın kapanış programında konuştu: BBP Genel Başkanı Destici, partisinin Karadeniz Çalıştayı'nın kapanış programında konuştu:

- "Üç evreli bir süreç"

Kriz iletişiminin, kriz öncesi, kriz esnası ve kriz sonrası olmak üzere üç evreli bir süreci ifade ettiğini dile getiren Altun, bunun krize neden olabilecek durumların önceden tespiti ve tahlilini, kriz esnasında uygulanacak stratejilerin belirlenmesini ve krizin ürettiği maliyetleri en aza indirmeye yönelik girişimleri içerdiğini anlattı. Altun, etkili bir kriz iletişim stratejisinin bu üç evreyi de kapsamak zorunda olduğunu bildirdi.

Toplumun karşı karşıya kaldığı krizler doğru yönetilirse toplumda güven ve huzur duygusu büyüteceğini, aksi durumda toplumda infial ve panik hissiyatının ortaya çıkacağını belirten Altun, "Bu bağlamda kriz iletişimi kamu düzeni, kamu sağlığı, milli güvenlik için hayatidir, toplumsal refah için son derece zaruridir, önemlidir ve barış açısından önem arz eder." dedi.

Altun, etkili bir kriz iletişimi için her şeyden önce kamu kurum kuruluşları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında güçlü bir eş güdüme ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek, şunları söyledi:

"Biz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak kurulduğumuz günden bu yana kriz iletişimi bağlamında bu eş güdüm sürecini işletmeye gayret ediyoruz. Başkanlığımız bünyesinde kurduğumuz Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi ile medya ortamlarında karşımıza çıkan kara propaganda faaliyetlerinin, psikolojik harp operasyonlarının önüne geçmek için mücadele veriyoruz. Özellikle kriz ve afet durumlarında kamunun ilgili kuruluşlarıyla koordinasyon sağlayarak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için çabalıyoruz. Kriz ve afet durumlarında gerçeği taşıyan, hakikati topluma anlatan basın mensuplarımızın başta ilgili aktör ve paydaşlarla etkili şekilde anbean eş güdüm içerisinde olmalarını kolaylaştırmaya çalışarak doğru bilginin kamuoyuna ulaştırılmasını sağlıyoruz. Zira basın mensuplarının sosyal medyadan, kaynağı belli olmayan bilgilerle donatılmasının faydalı olmadığını, aksine zararlı olduğunu biliyoruz. Bunun yerine özellikle sıcak durumlarda, kriz ortamlarında basın mensuplarının kamu kurum ve kuruluşlarımızdan en hızlı en doğru bilgiyi almalarının önemli olduğunu biliyoruz ve bütün bu süreçlerde köprü olmaya gayret ediyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarımızın basın mensuplarımızla en hızlı en etkili şekilde koordine olmasını temin etmeye çalışıyoruz. Bu bağlamda yaptığımız bilgilendirmeler, organize ettiğimiz saha ziyaretleri ve sağladığımız akreditasyonlarla da basın mensuplarının çalışmalarını kolaylaştırmaya gayret ediyoruz. Bütün bunları hakikatin ortaya çıkması ve toplumumuzun doğru bilgiyi elde etmesi için yapmaya gayret ediyoruz. Yine Başkanlığımız bünyesinde ihdas ettiğimiz Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz üzerinden dezenformasyon faaliyetleriyle özellikle kriz anlarında sistematik şekilde üretilen yalan haberlerle, güdümlü mesajlarla mücadele ediyoruz ve bunlara karşı kamuoyunun direncini yükseltmeye, vatandaşlarımızın doğru bilgiyle donatılmasına katkı sağlamaya çalışıyoruz."

- "Toplumsal farkındalık oluşturulması hayati önemde"

Altun, kriz iletişimi bağlamında toplumsal farkındalık oluşturulmasının hayati önemde olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

"Kriz Enformasyonu Yönetimi ve Doğal Afetlerde Halkla İlişkiler kapsamında uluslararası çapta etkinlikler düzenleyerek gerek edindiğimiz tecrübeleri paylaşıyoruz, gerekse de bir kamu diplomasisi uygulama alanı olarak afet diplomasisi bağlamında uluslararası kamuoyunda farkındalık oluşturmaya gayret ediyoruz. Süreç içerisinde icra ettiğimiz Afet İletişim Sempozyumu ve Afet İletişim Forumu'ndan edindiğimiz çıktıları da paydaşlarımızın ve milletimizin istifadelerine sunuyoruz. Yine Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli isimli politika metnimizle kriz iletişimi alanında kamusal farkındalık yaratmaya yönelik önemli bir adım atmış olduk. Kriz, afet ve acil durum yönetim sürecinde yapılacak müdahaleler sırasında iletişim kanallarının belirlenmesini, paydaşların uyum içinde iletişim kurabilmesini sağlayacak yeni fikirler bulunması amacıyla Afet Zamanlarında Kriz İletişimi Hekatonları düzenliyoruz. Ayrıca bugün ve yarın Başkanlığımızda gerçekleştirilecek olan çalıştay ve tatbikatlar gibi 'devletin müdahalede bulunacak tüm paydaş kurumlarından temsilcilerin katılımıyla kriz iletişimi tatbikatlarını' da yine her yıl düzenli olarak tertipliyoruz. Bütün bu çalışmalarla, kriz iletişimi konusunda elbette öncelikle kamu kurumlarımızda ve ardından özel sektör ve sivil toplum alanında bir farkındalık oluşturmayı istiyoruz."

- "Dezenformasyonla mücadelenin önemi yadsınmamalı"

Altun, kriz dönemlerindeki iletişim süreçlerinde medya okuryazarlığının ve dezenformasyonla mücadelenin öneminin de yadsınmaması gerektiğini dile getirerek, "Hakikat bilinci yüksek, medya okuryazarı, dezenformasyonlara karşı dirençli bireylerin varlığı krizlerin kamu düzenine, kamu sağlığına, milli güvenliğe, toplumsal refah ve barışa zarar vermesini de engelleyecektir." diye konuştu.

İletişim Başkanlığı olarak, kamuoyunda medya okuryazarlığı bilincinin geliştirilmesi ve sistematik dezenformasyon kampanyalarıyla mücadele edilmesi noktasında yoğun bir gayret gösterdiklerini vurgulayan Altun, bunu ulusal ve uluslararası alanda yapmaya özen gösterdiklerini söyledi. Altun, özellikle kriz iletişimi bağlamında gerek konvansiyonel medya gerekse de dijital medya ortamlarında proaktif bir yaklaşımla, "hakikat" ile "yalan"ı, "doğru bilgi" ile "yanlış bilgi"yi birbirinden ayırt etmeye yardımcı olacak yol ve yöntemler geliştirdiklerini anlattı.

Özellikle yeni teknolojiler marifetiyle üretilen ve bütün insanlığın bugün önemli sorunlarından olan sahte görsel ve işitsel içerikleri, yine yeni teknolojileri kullanarak afişe ettiklerini, krizleri derinleştirmeye, toplumda infial, kutuplaşma, kaos ve korku ortamı oluşturmaya çalışan kötücül güçlerin oyunlarını bozduklarını ifade eden Altun, bugün uluslararası alanda Türkiye'nin kurduğu Dezenformasyonla Mücadele modelinin gerek akademik, gerek siyasi mahfillerde örnek gösterildiğini memnuniyetle müşahede ettiklerini söyledi.

Altun, "Şunu çok açık bir biçimde vurgulamak isterim, kriz iletişimi bağlamında en önemsediğimiz husus dürüstlük ve şeffaflıktır. Biz en önemli iletişim stratejisinin hakikatin en yalın şekliyle, en şeffaf haliyle kamuoyuyla paylaşılması olduğunu düşünüyoruz. Gerçeğin, hakikatin gücüne inanmak zorundayız. Karşımızdaki kriz ne olursa olsun, biz vatandaşımıza doğru bilgiyi, en şeffaf şekilde vermenin en doğru strateji olduğuna kaniyiz. Bu stratejiyi de bizatihi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasal iletişim vizyonundan alıyoruz." değerlendirmesini yaptı.

Altun, bu eksende, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı koordinasyonunda afet önleme projeleri, erken uyarı ve analizleri, sivil koruma tatbikatları, hazırlık projeleri, uzman değişimi programı, bugünkü gibi çalıştaylar ve eğitim programları düzenlediklerini bildirdi.

- "Çok daha fazla yıkıcı olabiliyor"

Krizlerden bahsedildiğinde akla sadece doğal afetlerin gelmemesi gerektiğini belirten Altun, "Ne yazık ki beşeri krizler de zaman zaman doğal afetler kadar, hatta onlardan çok daha fazla yıkıcı olabiliyor. Bugün küresel alanda gün yüzüne çıkan savaşlar, terörizm, göç dalgaları, gıda krizleri, sağlık krizleri bizleri, tüm insanlığı ağır buhranlarla, meydan okumalarla karşı karşıya bırakıyor." dedi.

Altun, Suriye'de yaşananlara değinerek, 13 yıldır Suriye'nin, modern tarihin gördüğü en büyük insani krizlerden birine şahitlik ettiğini, 1 milyona yakın insanın hayatını kaybettiğini, 12 milyon insanın yerinden, yurdundan edildiğini, evlerini terk etmek zorunda kalan binlerce masum insanın kendilerine yuva ararken Akdeniz'de, Ege'de boğularak hayatını kaybettiğini anlattı. Şehirler, mabetler, tarihi yapıların yıkıldığını, ülkenin acımasız vekalet savaşlarına sahne olduğunu da aktaran Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Terörizmin farklı formları orada kendisine neşvünema buldu. Ve her zaman olduğu gibi olan yine mazlumlara oldu. Şükürler olsun ki, 13 yıl süren bu zulüm, Suriyeli kardeşlerimizin kararlı mücadelesi sayesinde bitti ve Baas rejimi yıkıldı. Türkiye bu 13 yıllık süreçte hep beraber yaşadık Suriye krizinden en ağır şekilde etkilenen uluslararası aktörlerin başında yer aldı. Türkiye, Suriye kaynaklı terör saldırılarının ve yine Suriye'den neşet eden göç dalgasının başlıca muhatabı oldu. Türkiye'de kaos ve istikrarsızlık yaratmak isteyen, Türkiye'ye karşı yıpratma savaşı sürdüren unsurlar Suriye'yi işlevsel bir kaynak olarak gördüler ve sömürdüler. Bu süreçte ülkemizin milli güvenliği, siyaseti, ekonomisi ve toplumsal barışı ciddi risklerle, tehditlerle karşı karşıya kaldı. Buna rağmen Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde hiçbir zaman Suriye krizine çözüm aramaktan vazgeçmedi.

Sert ve yumuşak güç unsurlarını birlikte kullanarak Suriye'de akan kanı durdurmaya çalıştık. Birleşmiş Milletler mekanizmalarını, Astana süreci başta olmak üzere yeni diplomatik kanalları devreye soktuk. Bütün bunların yanında terör örgütleriyle tek başımıza mücadele ettik. Terörü kaynağında kurutmak amacıyla bütün dünyayı karşımıza alarak teröre karşı çok güçlü askeri operasyonlar düzenledik. Bunları yaparken, savaştan, zulümden kaçan milyonlarca masuma da mazluma da kucak açtık. Ülkemiz bu mazlumlar için adeta güvenli bir liman oldu. Suriyeli kardeşlerimizin yaşadıkları mezalime dünyanın vicdanı olarak hep insani boyutta baktık. Dolayısıyla onlara sırtımızı dönmedik, dönemezdik de. Ne İslami ne insani olarak kabul edilebilecek böylesi bir tutum içerisinde olmadık, bu manada Suriyeli kardeşlerimize misafirperverliğimizi gösterdik. İnancımız ve komşuluk hukukumuz neyi gerektiriyorsa onu yaptık."

Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dün akşamki Kabine Toplantısı sonrasında yaptığı Millete Sesleniş konuşmasında dile getirdiği, "Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan, ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere, 13 yıl boyunca biz ensarlık yaptık. Bunu da açık söylüyorum, yüksünerek, şikayet ederek değil, inancımızın ve komşuluk hukukumuzun gereği olarak memnuniyetle yerine getirdik. Bu emsalsiz misafirperverlik, insanlık tarihine altın harflerle yazılacaktır. Türkiye; zor bir dönemde, zor bir imtihanı alnının akıyla vermeyi başarmıştır." ifadelerini paylaştı.

Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bütün dünyada bu onurlu duruşun, Türkiye'nin bu güçlü, haklı duruşunun temsilcisi olarak dün yaptığı konuşmada, çok güçlü, gururlu, net bir şekilde Türkiye'nin haklı pozisyonunu bütün dünyaya duyurmuş olduğunu söyledi.

Altun, "Suriyeli sığınmacıların onurlu, güvenli, gönüllü ve düzenli şekilde vatanlarına geri dönüşlerini temin etmek amacıyla hükümetimiz gerekli adımları atacaktır. Bizler bu noktada Türkiye olarak gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli gerçekleşecek bu dönüş sürecini de yine tarihimize, kültürümüze ve insanlık vicdanına yaraşır şekilde yöneteceğiz." ifadesini kullandı.

- "Barış, özgürlük ve adalet eksenli politikalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz"

13 yılın sonunda, 60 yıldan fazla süredir ülkesini baskı ve zulümle yöneten Baas rejiminin devrildiğini ve artık 8 Aralık itibarıyla Suriye'de yeni bir sayfa açıldığını belirten Altun, şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da ifade ettikleri gibi tüm etnik ve dini grupları içeren üniter bir devlet yapısıyla Suriye'nin birliği ve toprak bütünlüğünü destekleyeceğiz. Barışçıl gösterilerin başladığı ilk günden bu yana Suriye'de hep çözümün, barışın ve adaletin tarafında yer aldığımız gibi bundan sonra da barış, özgürlük ve adalet eksenli politikalarımızı sürdürmeye devam ettireceğiz. Bundan sonra da Türkiye olarak, Suriye'nin istikrarı, güvenliği ve Suriye halkının özgür iradesinin tecellisi bizim en büyük, en önemli önceliğimizdir. Ve elbette bu süreçte ülkemiz, bölgesel aktörler başta olmak üzere tüm taraflarla gerekli etkileşimi ve eş güdümü sağlayarak, diplomasinin gücüne olan inancıyla Cumhurbaşkanı'mız liderliğinde yol yürümeye devam edecektir. Biz de İletişim Başkanlığı olarak, gerek Suriye gerekse de Suriyeli sığınmacılar hakkında yürütülen yerli yabancı sistematik dezenformasyon kampanyalarına karşı dün olduğu gibi bugün de ulusal ve uluslararası alanda mücadele etmeye devam edeceğiz. Suriyeli misafirlerimizin onurlu, güvenli, gönüllü ve düzenli geri dönüşleri sürecinde doğru kamusal iletişim politikalarının hayata geçirilmesine gayret sarf edeceğiz."

Altun, tüm bu çalışmalarla Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının, kriz iletişimi başta olmak üzere, Türkiye’nin ulusal, bölgesel ve küresel alandaki sınama ve meydan okumalardan olumsuz etkilenmemesi için aktif bir rol üstlenmeye gayret ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Temellerini bizzat Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın attığı ve 16 ana başlıkta, 'İletişimin, Haklının, Gücün, Değerlerin, Başarının, Dijitalin, Bilimin, Barışın, Verimliliğin, Üretimin, Şefkatin, Sürdürülebilirliğin, Kalkınmanın, İstikrarın, Huzurun ve İstikbalin' yüzyılı olarak tanımladığı Türkiye Yüzyılı'nın daha da kökleşmesi, bütün dünyaya etki etmesi için güçlü şekilde çalışacak ve krizlere karşı daha etkili daha güçlü şeklide varlık göstermek o süreçleri daha etkili yönetmek için gayret sarf edeceğiz."

Kaynak: aa