Amerika başkanını seçemedi. Uzun bir süre de seçemeyecek gibi görünüyor. Sonuç kesinleşemiyor, sayım yapılamıyor, bir grup oyun geçerliliği sorgulanıyor. Açıkçası şu anda insanlar bu süreçten çok, seçimin sonuçlanacağı gün yaşanacaklardan dolayı endişe duyuyor. Büyük çatışmalar bekleyenler bile var.
BUGÜN : TRUMP’IN BAŞARILI KARNESİ
Trump seçimlerdeki olası bir yenilgiyi kabul etmeyecek gibi görünüyor. Halkın kendisini seçmek istediğinden o kadar emin ki, bunun aksi bir neticeyi kesinlikle büyük bir hilenin sonucu olacağına inanıyor. Bunu yapanları ve buna destek verenleri, kendisine oy vermeyenleri, büyük işbirlikçi ve vatan haini ilan edecek neredeyse. Neredeyse diyorum ama aslında çoktan vatan haini ilan etti bile.
Trump’ın böyle düşünmesinin nedeni ise başkanlık dönemindeki büyük başarıları. O kadar başarılı bir başkan olduğuna inanmış ki, halkının onu seçmemesine yüzde bir bile ihtimal vermiyor. Çünkü Trump zamanında Amerikan demokrasisi çağ atladı, ekonomisi dünyanın en iyi ekonomisi oldu, gerek ülke içinde gerekse de uluslar arası arenada Amerika’nın itibarını tarihte görülmemiş şekilde yukarılara taşıdı. Hatta dünyanın bütün halkları Trump Trump diye inliyor. Ayrıca Trump’ın dünyanın geleceği, iklim değişikliği gibi konulardaki müthiş özverili çalışmalarını da unutmamak lazım. Bir de ne kadar dürüst bir insan olduğunu, hiç yalan söylemediğini unutmamak gerekiyor.
Trump başkan olamazsa biz ne yaparız? Çin tehlikesi ile nasıl başa çıkarız? Ya bu çevreci sosyalistler iktidara gelir de geleceğimiz adına kapitalizmin köküne kibrit suyu dökerse? Ekonomimizi alt üst ederlerse? Ya bu dünya genelinde eşitlik isteyenlere ne demeli? Peki ya cinsiyet eşitliğini savunanlar? İşte bütün bu iki yüzlü tehditlere karşı dünyada tek bir güvencemiz kaldı o da Trump’ın bizatihi kendisi. Partisi bile değil, Trump’ın kişi olarak kendisi. Amerikan halkının bütün insanlığın bekası için Trump’ı seçmesi gerekiyor. Eğer seçmemişlerse de bu seçimin sonuçlarının Trump’ın yeniden başkan olmasına uygun olacak değiştirilmesi en demokratik tercih olacaktır.
DÜN : ASKERE GEREK YOK, BİZİM BAŞKAN YAPAR DARBEYİ
Dünyada birçok seçim sistemi var... Tek üyeli olarak, oy çokluğuna göre iki turlu sistem, alternatif oylama; çok üyeli seçim grupları için çoğunlukçu olarak, çoğunluk ikramiye sistemi, blok oylama, parti bloğu oylama tek devredilemez oylama, değiştirilmiş kümülatif oylama, değiştirilmiş borda sayımı; çok üyeli seçim grupları için oransal olarak, parti listelerinin orantılı temsili, binom sistemi, tek devredilebilir oy; karışık çoğunlukçu ve orantılı olarak, karışık üye orantılı temsili, karışık üye orantılı temsili, paralel oylama vs vs vs...
Bu yığınla seçeneğe karşılık bugüne dek seçim sistemleri ile oynandığını çok gördük. Milli bakiye, D’Hondt, barajlı, dar bölge... Demokrasinin en sıkıntılı başlıklarından birisi bu. Sözde amaç ise seçmenin iradesini sandığa doğru bir şekilde yansıtmak. Ancak hangisinin kullanılacağına, neredeyse her zaman, döneme ve seçmenin kümelenmesine göre mevcut iktidarın yararı düşünülerek karar verilmiş.
Aslında seçim sisteminin ne olduğundan çok, seçilen sistemin herkes için aynı şartlarda kullanılması, adil bir katılım olanağı sunulması ve sonuçlarına da saygı gösterilmesi daha çok önem taşıyor. Bugün dünyada seçim sistemlerinden çok, iyi ya da kötü halkın iradesinin tecelli ettiği bu seçimlerin sonuçlarının tanınması konusunda sorunumuz var.
Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonraki elli yıllık süreçte, yirminci yüzyılın son yarısında, seçimlerin genellikle askerler tarafından iptal edildiğine şahit olduk. Dünyanın bir çok yerinde askeri unsurlar beğenmedikleri seçimleri iptal eder, yönetime el koyar ve askeri vesayet altında sözde iktidarlar oluştururlardı. Bu el koyma çok net olarak anlaşılabilirdi.
Bu yüzyılda ise sermaye sivil iktidarları ya da kolluk güçlerini kullanmayı tercih ediyor. Artık sermaye seçimleri iptal etmek, sonuçları değiştirmek için askeri müdahale gibi kaba bir yöntem kullanmıyor. Ya halkın iradesini baştan manipüle ederek değiştiriyor, ya da bunu beceremezse güçlendirilmiş mevcut başkanın bunu yapmasını sağlıyor.
YARIN : E MADEM ÖYLE, SEÇİME DE GEREK YOK
Seçimlerin demokratik bir sınav olmadığı açık. Seçimler ile mevcut iktidarları ya da başkanları değil, mevcut sermayeyi oyluyoruz. Yani biz aslında seçimlerde mevcut sistemi oyluyoruz. Devam etsin ya da değişsin diye. Aslında bunu söylemek de oldukça güç. Çünkü dünyada genellikle iki hakim partinin katıldığı seçimlerde kazanan ya da kaybeden aynı sistemi savunan partiler.
Mevcut sistemin devamlılığı dışında farklı çözümler üretebilecek liderler veya partiler ise seçim aşamasına gelemeden elenmiş oluyor. Bu tip partilerin sesinin duyulması oy oranları az da olsa nispeti ölçüsünde parlamenter sistemde temsiline bağlı olduğu için de, dünya genelinde bu sistem terkediliyor ve iki hakim partili güçlü başkanlık sistemleri tercih ediliyor.
Bu durumda biz ne yapmalıyız? Sanırım seçimlerden medet umma zamanı geldi de geçti bir. Sistem ile konuşmak düne kadar seçilen temsilcilerimiz aracılığı ile mümkün olacak gibi görünüyordu. Seçtik ama onlar seçilince bizim temsilcimiz olmaktan vazgeçti. Sisteme entegre oldular ve sistemi güçlendirmek için gerekli bütün yasal değişiklikleri yaptılar. Bize kalan ise demokrasinin önemli araçlarından seçimin suyunun suyu bir kötü kopya.
Seçimin ötesinde, sivil toplum olarak, yönetime dahil olmanın araçlarını ivedilikle geliştirmediğimiz halde, uzun vadede demokrasinin bütün kurumlarını ve daha da kötüsü felsefesini yitirmek riski ile karşı karşıyayız. Bu durumu, halen risk kelimesi ile ifade ettiğim için de kendime şanslı mı yoksa saf mı demeliyim, onu da bilemedim.