İSTANBUL (AA) - İlahiyatçı, yazar ve hafız Dr. Mehmet Ali Sarı, Cerrahpaşa'daki Hekimoğlu Ali Paşa Kültür Merkezi'nde gerçekleşen İstanbul Sohbetleri'ne konuk oldu.
Kur'an-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması'nın jürisindeki konuşma ve değerlendirmeleriyle tanınan Sarı, yazar Mehmet Nuri Yardım'ın düzenlediği "Kur'an'la Geçen Bir Ömürden Hatıralar" başlıklı etkinlikte hatıralarını anlattı.
Müzik bilgisi ve yakın tarihe ilişkin konuşmalarıyla da dikkati çeken 91 yaşındaki Sarı, Bolu'nun Seben ilçesine bağlı Tepe köyünde dünyaya geldiğini belirterek, ilkokuldan sonra farklı hocalardan ders alıp, iki senede hafızlığını tamamladığını söyledi.
Hafızların Kur'an harflerinin çıkış bölgelerinin öğretildiği "Meharici Huruf" dersini mutlaka alması gerektiğini dile getiren Sarı, "Bu dersi almazlarsa Kuran-ı Kerim'i sağlıklı okuyamazlar. Ben bu dersi iki sene Bolu'da aldım." dedi.
- "Öyle bir zamanda İstanbul'a hoca olmaya geldik"
Sarı, Eylül 1947'de Haydarpaşa Garı'ndan İstanbul'a girdiğinde, denizi ilk defa gördüğünü, vapura binerek Eminönü'ne geçtiklerini ve Bolu otelinde kaldıklarını dile getirdi.
İstanbul'a hoca olmaya geldiğini kaydeden Sarı, şu bilgileri verdi:
"Sadece hafızlıkla hoca olunmuyor. O zaman Anadolu'nun hocaya ihtiyacı var. İmam hatip okulları 1930'larda açılıp kapanmış. Bilhassa 1938-1940'tan itibaren artık müthiş bir inkılap olmuş, Arapça okuyanlar, Arapça yazanlar, hat yazıları sahipleri, kesin bir dille yasaklanmış. Bu yasağa uymayanlar tedip edilmiş, her türlü sıkıntıya maruz bırakılmış, Anadolu'da böyle bir atmosfer var. Camilerde eski hocalar var. Onlar da yavaş yavaş ayaklarını çekiyor. Öyle bir zamanda İstanbul'a hoca olmaya geldik. Bizi Bolu'dan getiren de üç terzi arkadaştı, Allah onlara rahmet eylesin. İstanbul'a terzi levazımatı almaya geliyorlar. Bolu'da bizimle ilgilendiler, bize yardımcı oldular, korudular, evlerinde himaye ettiler ve bizi de beraber getirdiler."
Mehmet Ali Sarı, üç Anadolu çocuğu olarak şehirdeki cami ve Kur'an-ı Kerim kurslarını dolaştıklarını, kalacak yer olmadığı için hiç birinde eğitim alma imkanı bulamadıklarını, son olarak Galip Gürses Hoca'nın kendilerine sahip çıktığını anlattı.
Beyoğlu'ndaki Ağa Camii'nden imam hatip okullarına uzanan eğitim hayatına da değinen Sarı, şöyle devam etti:
"Celalettin Ökten Hoca İstanbul İmam Hatip Okulu'nun ilk müdürü ve İstanbul İmam Hatip okullarını tasarlayandır. 1940'larda artık Anadolu'dan gelen imam hoca talebine dayanamayarak imam hatip kursu açıldı ve bu kursa ortaokul mezunları da kabul edildi. O yıllarda camilerde imamlık yapacak, ölüleri yıkayacak, cenazelere telkin yapacak kimse kalmamış, ehil olmayan insanlar öne atılmış. Böyle acayip hikayeler duymaya başlamıştık. Böyle bir Anadolu vardı. Dokuz aylık bu kursun müdürü Celalettin Ökten hocamız, Anadolu'nun şiddetle arzu ettiği bu ihtiyacın, o kursla sağlanamayacağını düşünüyor ve imam hatip okulunu tasavvur ediyor."
- "Ezanlar, dinimizin en güzel sözleri"
Konuşmanın ardından katılımcıların sorularını cevaplayan Sarı, ezanların güzel sesle ve makamına uygun okunmasının önemine dikkati çekerek, "Ezanlar, dinimizin en güzel sözleri, temel sesleridir. Bunlarla biz Müslüman oluruz. Bunları inkar ederek Müslümanlıktan çıkılır. Fakat bunlara yüklenen ses maalesef fevkalade kötü." açıklamasını yaptı.
'Beyoğlu'nda Bir Hafız', 'Kur'an Tilavetinde Türk Tavrı', 'Kur'an-ı Kerim ve Dini Musiki' kitaplarının da yazarı Sarı, ezanın güzel okunmasına yeterince önem verilmediğini savunarak, "Diyorum ki imam hatip okullarının 6 ve 7. sınıflarında müstakil bir ezan dersi konulsun. İmam hatip okulunda okuyanlar, bilhassa sesi güzel olanlar o sınıfta ezan dersi alsın. İlla bunlar müezzin olacak değil ama ezan nasıl okunur? Ezanın tarihi nedir? Edebiyatımızda, kültürümüzde, hadislerde ezan nasıl başlamış, nasıl gelişmiş ve nasıl okunmalı? Bunların dersini veren resmi bir ders konulsun diye yazılarımız, tekliflerimiz var." diye konuştu.
Programın sonunda Mehmet Ali Sarı ile etkinliğe katılan ilahiyatçı yazar Yaşar Koç, hattat bestekar Mehmet Arif Vural, eğitimci yazar Bekir Tuncer, Fehmi Atay, Özkan Karaca, Ahmet Dur ve Hasan Güneş'in de aralarında bulunduğu kültür ve sanat dünyasından katılımcılar hatıra fotoğrafı çektirdi.