BÖLGESEL SAVAŞA NE KADAR YAKINIZ? İran’ın bu kararı almasında önemli diğer bir etken de Gazze için Katar’da sürdürülen ateşkes görüşmelerinin önünü açmak istemesiydi. Çünkü Gazze için ateşkes sağlanabilirse, bu İran’ın başarı hanesine yazılacak ve Direniş Ekseni ile birlikte bölgedeki itibarı epeyce artacaktı.İsrail’in arkasında ABD’nin tüm imkanları olmasına rağmen 10 ayı aşan bu asimetrik savaşta Hamas’ı yenememesinin arkasında belirleyici destek güç; İran ve Direniş Ekseni idi. Bunun üzerine bu gücün Gazze’de ateşkesin ve barışın da arkasında olması İsrail tarafından istenmeyen bir durum. Bu nedenle de Netanyahu, ateşkesi ve barışı istemiyor.
Demir Kubbe Geçiliyor
İran, İsrail’e yönelik olarak beklenen misillemesini erteledi ertelemesine ama Hizbullah’ın da İsrail’e yönelik füze, roket ve insansız hava araçları ile saldırılarına yol verdi. Bu kapsamda İsrail’in Demir Kubbesi çok yönlü ve yoğun saldırılarla doyuma ulaştırılıyor, sistemin algılama, izleme ve angaje olma kapasitesinin üstüne çıkılarak İsrail tarafında etkili sonuçlar alınıyor.
İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth; bu ayın (Ağustos 2024) başından itibaren Güney Lübnan’dan yapılan insansız hava araçları saldırılarından 50’sinin başarılı olduğunu, geçen ay bu sayının 41 olduğunu yazıyor. Bu saldırılar Golan ve Batı Celile’de insan kayıplarına ve hasarlara yol açmış. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah; “İsrail’in bölgesel savaşı kışkırttığını, hedeflerinin artık savunma amaçlı baraj atışları olmayacağını ve tüm İsrail’i hedef alacaklarını” açıklarken, Hizbullah yetkilileri de geçtiğimiz ay İsrail’in Beyrut'a düzenlediği hava saldırısında öldürülen üst düzey komutanlarından Fuad Şükür'ün intikamını alacaklarını belirtiyor.
İsrail Bölge Savaşını Tetikleme Peşinde
İsrail de bir taraftan Gazze’de operasyonlarına devam ederken, bir taraftan da aralıklı olarak Lübnan’ın güneyinde bulunan Hizbullah’a ait bölgeleri vuruyor, ateşkes görüşmelerini dinamitliyor ve adeta bölgesel bir savaşı tetiklemeye çalışıyor. ABD ise başından beri bir bölge savaşı istememesine veya böyle bir görüntü vermesine rağmen ateşkes sağlanamıyor. Çünkü; Netanyahu ateşkes görüşmelerini ABD ve dünya kamuoyunun baskılarını savuşturabilmek maksadıyla oyalamak, zaman kazanmak için kullanıyor ve Filistinlileri soykırıma uğratarak veya yaşam alanlarını tamamen yok edip yerleşim bölgelerini yaşanılmaz kılarak sürgüne rıza göstermelerini sağlamaya çalışıyor.
Ateşkes görüşmeleri sırasında Netanyahu her seferinde yeni koşullar öne sürerek soykırıma devam edebilmek için dünyayı oyalıyor, İran’ın muhtemel misillemesini soğutmak için zaman kazanıyor ve Hamas’ı uzlaşmaz göstermeye çalışıyor. Bu koşullardan bazıları; Mısır ve Gazze arasında yer alan, 1979’da tesis edilen 17 km uzunluğunda 100 metre genişliğinde Selahattin Koridoru olarak da bilinen Philadelphia Koridoru. İsrail 2005’de Gazze’den çekilirken bu koridorun kontrolünü Filistinlilere, Mısır’a açılan kapının kontrolünü de Mısır’a bırakmıştı. Şimdi her iki tarafı da kontrol etmek istiyor. Ayrıca 7 Ekim 2023 sonrasında Gazze’yi işgali sırasında tesis ettiği ve Gazze’yi kuzey ve güney olarak ikiye bölen 7 km uzunluğundaki Netzarim Koridoru’ndaki yönetimlerinin kalıcılığını ateşkes koşulu olarak öne sürüyor. Bunlar Hamas tarafından kabul edilebilir değil.
Sinemada Film İzler Gibi Soykırımı İzlemek
Biden liderliğindeki ABD yönetimi ise adeta Netanyahu’nun oyuncağı olmuş durumda. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, ikna çabaları için 11 kez İsrail’e gitmiş. 5 Kasım’da ABD’de başkanlık seçimi olması, Yahudi Lobisinin güçlü olması ve rakip Trump’ın açıkça Netanyahu ve İsrail’e büyük destek vermesi Biden yönetiminin manevra alanını daraltıyor ve bu durum da Netanyahu’nun ateşkes için ikna edilmesini zorlaştırıyor.
Birleşmiş Milletler de aciz durumda. Sinemada film izler gibi Gazze’de dünyanın gözleri önünde meydana gelen soykırımı edilgen biçimde izliyor ve 10 hafta önce ABD’nin kaleme aldığı öneri ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Gazze’de ateşkes sağlanması için kabul edilen 2735 sayılı kararın İsrail tarafından yok sayılmasına sesini çıkaramıyor.
Ortadoğu’nun 11 Eylül’ü 7 Ekim
İsrail’in aslında böyle bir gücü yok. Sırtını ABD’ye dayayarak bu savaşa başladı ve sürdürüyor. ABD desteğini çeksin, hemen ateşkes olur ve barış gelir. Sadece bu yıl, geçtiğimiz 8 ay içinde ABD, İsrail’e 18 milyar dolar vermiş, yaptıklarını yapabilmesi için. Aynen Rusya-Ukrayna Savaşı’nda olduğu gibi! ABD Ukrayna’ya verdiği desteği kestiği an ateşkes ve barış olur.
Netanyahu; bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyor. Hem Şeria Nehri’nden Akdeniz’e kadar Filistinli Araplardan arındırılmış bir İsrail yaratmak, bunun için savaşı sürdürmek ve bölgeye yaymak hem de savaş vesilesi ile hakkında devam eden yolsuzluk yargılamasından kurtulmak. 7 Ekim Aksa Tufanı saldırısı; İsrail ve Filistin için adeta 11 Eylül. Yani sonrasında yapılacaklar için önü açılan saldırılar olarak gözüküyor.
Azerbaycan Rusya’nın Stratejik Müttefiki
Bölgede başka gelişmeler de oluyor. Rusya, İran’a verdiği desteğin dozunu iyice arttırdı. Karşılıklı ziyaretlerin ötesinde, İran’a erken uyarı sistemleri, radarlar, elektronik harp cihazları, S-400 hava savunma silahları veriyor. Rusya, ABD’nin kendisine yönelik Ukrayna üzerinden sürdürdüğü vekalet savaşına ve en son Kursk Bölgesi üzerinden gerçekleştirilen NATO destekli sürpriz Ukrayna saldırısına karşı Ortadoğu’dan cephe açmaya ve bu maksatla İran’ı misilleme için cesaretlendirmeye çalışıyor.
Kafkasya’dan Rusya’ya karşı cephe açılmasını engellemek ve emniyete almak maksadıyla Azerbaycan, Rusya’nın stratejik müttefiki olarak belirleniyor ve bu kapsamda anlaşmalar yapılıyor. Putin’in en kritik zaman diliminde yaptığı bu Azerbaycan hamlesi; Türkiye’yi de aynı cepheye alma hamlesi olarak görülebilir. Çin de en yetkili ağızlarından İran’a destek verdiğini açıkladı. Sıranın kendisine de geleceği bilinci ile Çin, İran’a destek vermekten kaçınmayacaktır. Ayrıca petrol ve doğal gaz akışı için İran’ın kontrolünde olan Hürmüz Boğazı, Çin için stratejik bir öneme sahip.
İsrail, Karşısında Büyük Bir Cephe Bulabilir
Suudi Arabistan; İran eğer İsrail’e saldırırsa “İsrail’e yardım etmeyeceğiz” dedi. Mısır ve Ürdün de üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri söyledi. Mısır Devlet Başkanı Sisi ve Ürdün Kralı II. Abdullah ise kamuoyları tarafından ABD kuklası olarak görülüyorlar ve muhtemel bir savaşta İsrail’e yardım etmeleri çok zor. Bugüne kadar Gazze’deki soykırım konusunda iyi sınav verememiş diğer Arap ülkeleri de zorda. Bu durumda İsrail, birdenbire karşısında hiç beklemediği büyük bir cephe bulabilir.
Daha da çarpıcı olanı; bu cephede Sünniler ve Şiiler beraber olacak. Zaten Sünni Hamas; Şii İran ve Şii Hizbullah tarafından destekleniyor. Halbuki Büyük Ortadoğu Projesi içinde yer alan önemli başlıklardan biri de bölgenin Arap-İsrail ana çatışma eksenini Sünni-Şii olarak evirmekti ve bayağı mesafe de kat edilmişti. Bölgede, bunun “Böl, çatıştır ve istediğini al” emperyalist kurgusu olduğu farkındalığının geliştiğini görüyoruz. Bu bize İngiltere’nin İrlanda’ya çökmek için Katoliklik ve Protestanlık üzerinden kotardığı ayrıştırma ve çatışmaları hatırlattı. İrlanda uyanmıştı, şimdi Ortadoğu da uyandı veya uyanmak üzere.