Netanyahu’nun Gazze’deki savaşı kazanamayacağı ve Hamas’a boyun eğdiremeyeceği iyice belli oldu. Sadece katlediyor
İSRAİL NİÇİN KAYBEDİYOR? Netanyahu’nun Gazze’deki savaşı kazanamayacağı ve Hamas’a boyun eğdiremeyeceği iyice belli oldu. Sadece katlediyor, etnik temizlik yapıyor, yaşam alanlarını yakıyor, yıkıyor, Gazze’yi yaşanmaz hale getiriyor, gelecek nesillere yönelik kin, nefret ve öç alma duygularının tohumlarını ekiyor ve iki devletli çözüme gidebilecek yolları, zemini ve demografiyi yok etmeye çalışıyor. Ama Hamas’ın savaşa devam edebilme azim ve iradesini yıkamadı.Bugüne kadar Gazze’de 42 bin Filistinli yaşamını kaybetti, 100 bini aşkın kişi yaralandı, vücutlarında kalıcı hasarlar oluştu. Yaşam alanlarının yüzde 90’ı tahrip oldu. Çok sayıda Filistinli çocuk öldürüldü ve öldürülmeye devam ediliyor. Bu vahşetin kod adı; “Ot Biçme Operasyonu”. Çünkü bu çocukların büyüyerek gelecekte Filistin Savaşçısı olacağını ve küçükken yok edilmesi gerektiğini düşünüyorlar. Birleşmiş Milletlerin raporlarına göre; Gazze’deki enkazın yarattığı ve bertaraf edilmesi gereken molozların miktarı 40 milyon tonu aşmış durumda. Bunun temizlenmesi için bile 10 yılı aşkın bir zaman ihtiyaç var.
Netanyahu’nun Ot Biçme Operasyonu
Netanyahu’nun başından itibaren hedefi; iki devletli çözüm seçeneğini tamamen yok etmek, Filistinlileri soykırıma tabi tutarak ve/veya göçe zorlayarak Gazze ve Batı Şeria’da etnik arındırma yapıp Şeria Nehri’den Akdeniz’e kadar sadece Yahudilerden müteşekkil homojen bir İsrail yaratmak ve Yahudi tarihine geçmektir. Bu vesile ile hakkındaki yolsuzluk iddialarıyla birlikte devam eden yargılamalardan da kurtulmaktır.
Netanyahu; Katar’da karşılığında rehinelerin de kurtarılacağı “Gazze için Ateşkes” görüşmelerini türlü bahanelerle torpillemekte ve ateşkes anlaşmasına varılmasını engellemektedir. Bugüne kadar hedeflerine ulaşamayan Netanyahu savaşı büyüterek, bölgeselleştirerek ve ABD’yi savaşın direkt olarak içine çekerek hedefine ulaşmayı planlamaktadır. Bugün İsrail, tarihinin en aşırıcı sağcı ve dinci iktidarı yönetimindedir. Bunların arasında Yahudi Mitolojisi içinde bulunan Armageddon Savaşı’nın peşinde koşanların da olduğunu söylemek abartılı olmaz. ABD ise başından itibaren savaşın bölgeselleşmesini istememekte ve bu maksatla bölgede mekik diplomasisi icra etmektedir. Ayrıca ABD; Gazze’de ateşkes anlaşmasına varılması için de büyük gayret göstermektedir.
İsrail’in Kışkırtıcı Saldırıları
Netanyahu ise büyük savaş için ABD’yi ikna edemediğinden; bir oldu-bitti ile fiili bir durum yaratarak savaşı çıkarıp ABD’yi içine çekmeye çalışmaktadır. Bu maksatla İran’da, Suriye’de ve Lübnan’da savaşı tetikleyecek kışkırtmalar yapmaktadır. Suriye’de İran’ın diplomatik misyon yerleşkesinin vurulması, Lübnan’da Hizbullah'ın kurucu kuşağının bir üyesi olan ve 1980'lerin başından beri örgütün üst düzey askeri lideri Fuat Şükür ile İran’da Hamas’ın Siyasi Büro Şefi İsmail Haniye’nin suikastlarla öldürülmesi, Lübnan’daki Hizbullah hedeflerine yönelik önleyici hava saldırıları, geçtiğimiz Salı (17 Eylül 2024) yine Hizbullah’ın askeri yapısının ve militanlarının kullandığı çağrı cihazları ve cep telefonlarına daha önceden yerleştirilen patlayıcıların siber savaş yöntemleri kapsamında elektronik sinyallerle patlatılarak yapılan sürpriz saldırı sonucunda 37 kişinin hayatını kaybetmesi, 3 bini aşkın insanın yaralanması ve bu saldırıda Hizbullah üst düzey komutanlarından İbrahim Akil ve Ahmed Vehbi’nin de yaşamlarını kaybetmesi bu kışkırtmalara en son örneklerdir. İsrail, siber saldırı sonrasında da önleyici saldırı olarak adlandırdığı hava saldırılarına zaman zaman devam ediyor ve Lübnan’da büyük bir yıkıma neden oluyor.
Eğer İsrail bu hamleler ile Hizbullah’ı ve İran’ı kışkırtarak İsrail’e yönelik geniş çaplı saldırı başlatmalarını sağlarsa; ABD’nin İsrail’i korumak için savaşa girmekten başka seçeneği kalmayacak ve ister istemez savaş bölgeselleşecektir. Böyle bir savaşta Türkiye de kendini maalesef savaşın içinde bulacaktır.
İran Niçin Büyük Çaplı Misilleme Yapmıyor?
İsrail’in siber saldırısı sonrası Hizbullah çok büyük darbe almasına rağmen Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah; saldırının hemen sonrasında yaptığı konuşmada itidalli ama mücadeleye devam azim ve iradesine sahip olduğunu gösteren bir açıklama yaptı. Belli ki Hizbullah; İsrail ile devam ettiği yıpratıcı savaşa devam edecek ama tırmandırmayacak. Bunu iki şekilde anlamlandırmak mümkün. Birincisi; savaşacak güçleri yok, bu yüzden dayak yeseler bile karşı hamle yapamıyorlar ve tırmandıramıyorlar. Tabii ki işin içine ABD karıştığında ve tırmanan savaşta gerek Hizbullah gerekse İran çok büyük zararlar görür.
İkincisi ise; savaşı tırmandırmadan ve ABD’yi sıcak savaşın içine sokmadan İran eşgüdümünde Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen’de bulunan Direniş Ekseni unsurlarıyla İsrail’e karşı uzun süreli yıpratma savaşı yapmaktır. Çünkü tek başına Hizbullah-İsrail veya İsrail-İran şeklinde bir savaşın olmayacağını, ABD’nin İsrail’i korumak için savaşa müdahale edeceğini ve dünya kamuoyunun da aleyhlerine döneceğini biliyorlar. Hizbullah; ellerinde balistik füze olduğu halde, yaşadığı yıkıcı siber saldırı sonrasında bile İsrail’e karşı bu füzeleri kullanmadı. İran da geçtiğimiz 31 Temmuz’da Haniye’ye yönelik İsrail orjinli suikasta karşın hala misilleme yapmadı. Bunun nedeninin Gazze’de ateşkesin önünü açmak için olduğunu söylüyorlar. Yani stratejik sabır göstererek uzun süreli yıpratma savaşı peşindeler.
Uzun Soluklu Yıpratma Savaşı
ABD çok zor durumda. 5 Kasım’da ABD’de başkanlık seçiminin yapılacak olması durumu daha da zorlaştırıyor. ABD yönetimi; savaşın bölgeselleşmesini ve ABD’nin bizzat sıcak savaşın içine çekilmesini istemiyor. Amerikan halkı da savaş istemiyor ve İsrail’in Gazze’de yaptığı savaşı ve soykırımı da desteklemiyor. Ama konu iç politikaya gelince iş değişiyor. Çünkü güçlü Yahudi Lobisi; siyasetçileri ve yönetenleri farklı yollardan etkileyerek veya ele geçirerek ABD yönetiminin kendi ülkelerinin çıkarları aleyhine ve İsrail’in lehine karar verebilmelerini sağlayabiliyor. ABD şu ana kadar İsrail’i fonladı ve silahlandırdı. Bunun anlamı; ABD İsrail’in Gazze’deki suç ortağı.
İran ve eşgüdümündeki Direniş Ekseni savaşı tırmandırmayarak, İsrail’in kışkırtıcı saldırılarına kontrollü yanıtlar vererek veya zaman zaman vermeyerek, uzun soluklu yıpratıcı savaşın peşinde inatla koşarak doğru strateji uyguluyorlar. Çünkü uzun soluklu yıpratma savaşında İsrail kaybediyor.
İsrail’in Kayıpları
- İsrail kurulduğundan beri ilk defa bu kadar uzun süredir savaşıyor ve her konuda yıpranıyor.
- Savaş demek; ekonomi için yıkım demektir. İsrail'de ihracat yüzde 20, ithalat yüzde 40 azalırken, yatırımlar da yüzde 67 geriledi. Kamu harcamaları ise yüzde 88 arttı. Yılsonuna kadar çatışmaların maliyeti 50 milyar doları aşabilir.
- Ekonomide çalışan genç nüfusun önemli bir bölümü silah altına alınıyor. Savaş uzadıkça bu husus da ekonomiyi çok olumsuz olarak etkilemeye devam ediyor.
- Nüfusu 9,5 milyon, Yahudi nüfusu ise 7 milyon olan İsrail’den şimdiye kadar savaştan kaçmak için ülkeyi terk edenlerin sayısı 1 milyonun üzerinde ve artarak devam ediyor.
- Yemen’de bulunan ve Direniş Ekseni unsurlarından Husiler’in Kızıldeniz’de İsrail çıkarlarına yönelik yarattığı tehdit nedeniyle Kızıldeniz’deki deniz trafiği yüzde 25 azaldı, İsrail’in Kızıldeniz’deki güneye açılan tek limanı durumundaki Eilat limanındaki faaliyetler ise yüzde 85 azaldı ve adeta ölü şehir haline geldi.
- İsrail’in kuzeyinde bulunan kasabalarda yaşayan insanlar Hizbullah’ın yarattığı füze ve İHA tehditleri nedeniyle bu bölgeleri terk ettiler.
- Artık bu yaşananlardan sonra Araplar ve Yahudilerin barış içinde yan yana yaşama şansları da kalmadı ve gelecek nesiller için nefret tohumları ekildi.
- 7 Ekim Hamas Saldırısı’nın yaşanması ve sonrasında Direniş Ekseni kapsamında kuzeyden Hizbullah’tan güneyden Yemen’den Ensarullah’ın (Husiler) füze ve İHA’lar ile Demir Kubbe’yi delerek İsrail kentlerinde etkili olması; “Dünyada Yahudiler için en güvenli coğrafya İsrail’dir” mitinin yıkılmasına da neden oldu. Bu İsrail’in demografisini gelecekte de olumsuz etkileyecektir.
- Ayrıca Gazze’de tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan vahşet; geçmişte Yahudilerin yaşadıkları soykırım nedeniyle kazandıkları mağduriyeti ve sempatiyi de yok etti.
E. Amiral Hakan Ercan’ın Yeni Deniz Mecmuası Yayınlarından çıkan “Strateji, Askerlik, Denizcilik” başlıklı kitabını okumanızı tavsiye ederim.