İktidar seçim stratejisini; Cumhurbaşkanlığı Seçimini ilk turda kazanamayacağını öngördüğünden ikinci tura taşımak için seçim kampanyasını; CHP başta olmak üzere Millet İttifakını FETÖ ve HDP/PKK üzerinden terörle işbirliği yaptığı, ABD’nin de muhalefete destek vererek Sayın Erdoğan’ı devirmeye çalıştığı algısı ve milliyetçi-dini değerleri öne çıkaran söylemler üzerinden yönetti, bu şekilde muhalefeti ötekileştirdi, düşmanlaştırdı. Anlatabileceği başka bir başarı hikayesi de kalmadığından TSK’yı ve savunma sanayii projelerini çok iyi kullandı.
Siyasetin aslında bir güven alışverişi olduğu, 14 Mayıs’a kadarki propaganda süreci bir reklamcının yaratıcı vizyonunu yansıtsa da bir liderin güven sunumunun epey gerisinde kalması nedeni ile -özellikle deprem bölgesinde- esas talebi güven olan halkın bu talebi yeterince karşılanmamıştır. Güvensizliğin nedeni ise; iktidarın deprem bölgesine yönelik söylemlerindeki ana bileşenin “salt yoğun vaat” olmasıdır.
Sanılanın aksine; son dönemde ortaya çıkan Ali Yeşildağ ve Muhammed Yakut gibi kişiler, söyledikleriyle iktidar lehine bir mağduriyet yarattı.
Millet İttifakı, demokratik ve özgürlükçü söylemlerine, parlamenter sistemin güçlendirilerek yeniden getirileceği ve yolsuzlukların sonlandırılacağı sözlerine rağmen iktidarın kendisi hakkında yaratmaya çalıştığı algıyı yok edemedi ve seçim stratejisinde üstünlük sağlayamadı. Millet İttifakı içinde aynı hedefe giden bütünleşik bir görev bölüşümü, yapılmış bir söylem birliği de yoktu. Ayrıca Meclis için ortaya konan vitrin de sorunluydu.
Alınan bu seçim sonucu için halkı suçlamak, “bizi anlamıyorlar” demek; “ben bu problemi çözemiyorum” demektir. Bu yaklaşım; aynı düşük not alan bir öğrencinin sorunu içselleştirmemesi ve “öğretmen bana taktı” demesi gibidir.
NE YAPILMALI?
14 Mayıs için -giderek dozunu artırsanız bile- bugüne dek yapılanları yaparak ve söylenenleri söyleyerek seçimi kazanamazsınız. Bunun için; bugüne kadar söylenmeyenleri söylemek, yapılmayanları yapmak zorundasınız. Yani stratejideki açmaz dengesini kırabilmek ve karşı tarafa üstünlük sağlayabilmek için yeni yol ve yöntemler bulmalısınız.
Örneğin;
Yeşil Sol Parti’nin Türkiye’nin partisi olduğuna, Türkiye Cumhuriyeti ile bir sorunlarının olmadığına, bazı sorunların ancak Meclis’te çözülebileceğine ve PKK’ya silah bıraktırılacağına dair bir açıklama yapılmalı ve bu konuda güvence verilmeli,
Kısa bir süre içinde yani seçimden önce, Atatürkçü oluşları, Cumhuriyet değerlerine bağlılıkları ve FETÖ ile mücadeleleri ile öne çıkmış, hesap verebilir, uzman nitelikleri ile halkta, özellikle de gençlerde güven duygusu ve heyecan yaratabilecek isimlerden meydana gelen bakanlar kurulu açıklanmalı,
İkinci tur kampanyası süresince tüm konuşmaları Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yapmalı, Millet İttifakının diğer liderleri ve Belediye Başkanları ise sadece yanında bulunmalı,
Sayın Sinan Oğan ile anlaşılmalı ama ona verilen oyların büyük kısmının tepki oyları olduğu göz önünde bulundurularak, anlaşılsa bile kendisine verilen tüm oyların Sayın Kılıçdaroğlu’na yönelmeyebileceği bilinmeli,
Sayın Erdoğan’ın mevcut sağlık sorunlarının, acilen çözülmesi gereken büyük sorunları olan Türkiye’yi yönetebilmesine engel olabileceği konusunda seçmene bilgi verilmeli,
Sayın Erdoğan’ın tekrar seçilmesinin demokrasi ve özgürlüklerin sonu olacağı, bizi dış dünyadan koparacağı ve daha büyük bir ekonomik çöküşün de nedeni olacağı somut örneklerle halka anlatılmalı,
Seçmenin tekrar sandığa gitmesi için motivasyon tedbirleri alınmalı ve söylemler geliştirilmeli,
14 Mayıs’ta sandığa gitmeyenleri de 28 Mayıs'ta oy kullanmaya ikna edebilmek için başta gençler olmak üzere tüm halka umut veren söylemlere ve somut projelerin tanıtımına öncelik verilmeli,
Dürüst olmayan seçim, manipülasyonlar ve “Atı alan Üsküdar'ı geçti” hukuksuzluğuna karşı her seviyede uyarılar yapılmalı, tedbirler alınmalı ve bu kapsamda eylem planları hazırlanmalı,
Dünyanın otoriterliğe sürüklenmesi tehdidine karşı Türkiye’deki seçimlerin ne anlama geldiği konusu dış dünyaya anlatılmalı ve 28 Mayıs’taki ikinci tur oylama için 14 Mayıs’a göre çok daha fazla yabancı gözlemci davet edilmelidir.
Bunların haricinde, AKP’nin muhalefete yönelik olumsuz algı operasyonunu desteksiz bırakabilmek için;
Devlet yönetiminin dini esaslara dayandırılmayacağı paralelinde herkese inançlarında en sağlam güvencenin sağlanacağı,
Anayasanın ilk 4 maddesinin tartışmaya açılmayacağı,
Kürt sorununun, ayrılıkçılık yoluyla değil, Kürt yurttaşların da bu ülkenin vatandaşı olmaktan onur duyacakları seviyeye çıkarılarak çözüleceği,
Atatürk’ün çağdaş uygarlık yolunda koymuş olduğu düşünce sisteminden ayrılınmayacağı tekrar tekrar vurgulanmalıdır.