Akdenizin en büyük ve bence en güzel adası olan Sicilya yolculuğumuza bu haftada devam ediyoruz.
Sicilya'nın anakaraya en yakın üniversite ve öğrenci kenti.
Geçmişinde iki büyük deprem görüp üstüne ikinci dünya savaşında bombalanınca fazla tarihi eser kalmadığı soylensede azda olsa geride kalan gotik tarzı yapılarına hayran kalmamak elde değil.
Şehir yeni ve eski olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Yeni şehir o kadar modern ve temiz ki Milano ya da Torino gibi büyük şehirlerden hiç farkı yok. Üniversitenin olması şehre ayrı bir canlılık ve haraket katıyor.
Turistlerin odak noktası haline gelmiş eski şehir ise tamamıyla farklı bir şehir havasında. Messina Katedrali bütün görkemiyle Italya'ya tepeden bakıyor.
Michelango'nun bir öğrencisi tarafından 1547 ile 1551 yılları arasında yapılmış mutlaka ziyaret edilmesi gerekenlerden Altar ve tavan resimleri aklımda ve kalbimde iz bıraktı.
Çan kulesi ve Astronomik Saat şehrin en çok görülmesi gereken yapılarından 60 metrelik bir çan kulesi ve Astronomik Saat içeren Bell kulesi üzerinde bulunan oymalar ve altın renkli heykeler ayrı bir hava vermiş. Öğlen saat 12 de ki Avea Maria eşliğindeki saat kulesinin gösterisinde bende ayrı bir iz bıraktı.
Ayrıca Messinaya gelen gemileri selamlayıp karşılayan San Raineri Deniz Feneride en çok beğendiklerimden.
Limanın girişinde bulunan Meryem heykelinin arkasında Nettuno çeşmesi denizlerin tanrısı Poseidon için yapılmış bir çeşme tarihi bir değeri olmasada çok ilgi çekici.
Messina boğazından gelen kılıç balıklarını çok meşhur. Benim deneme şansım olmadı ama denemek isterdim. Ayrıca Sicilyanın meşhur şarapları bu bölgeden çıkıyor.
Haftaya görüşmek üzere