Tarikatların ve cemaatlerin rezaletlerini ve kepazeliklerini duymadığımız ve görmediğimiz tek bir gün bile neredeyse yok gibi! Küçük oğlan ve kız çocuklarına tasalluttan, kadınların göbeklerine ayet yazarak yapılan cin çıkarma seanslarına kadar yok yok! Ahlaklı ve çağdaş bir insanın aklı ve havsalası almıyor. Bunun adı inanç üzerinden inananı istismar etmektir. Eğer inancınınız tahkiki değil, taklidi ise istismara açıksınız demektir.
Günümüzde ayyuka çıkan bu rezaletler ve kepazelikler geçmişte de vardı ama kitle iletişim araçları gibi günümüzdeki imkânlar olmadığından geniş toplum kesimleri tarafından duyulmaz, görülmez ve kapalı toplum refleksleri içinde üstü kapatılır, gizlenirdi!
Tarikatlar Çağımızın Kurumları Değil
Tarikatlar; insanlığın geçmişteki akıl çapının ve o gün ulaştığı medeniyet seviyesinin ürünleridir. İnsanlığın gelişimi ve düşünsel evrimi ile insanlık çok keskin tarihsel bir çizgi olmamakla birlikte, 18.yüzyıldan itibaren akılcı ve bilimsel düşünce dönemine geçmiştir. İçinde bulunduğumuz zaman diliminde de insanlık akılcı ve bilimsel düşünce döneminde hızla ilerlemekte ve düşünsel evrime devam etmektedir. Tabii ki tüm insanlığın bu düşünce dönemine geçtiği ve bu boyutta mesafe kat ettiği söylenemez!
Tarikatları çağımızda bilimsel, teolojik, düşünsel ve ahlaki bir yere koyabilmek, savunabilmek ve topluma önerebilmek mümkün değildir. Tarikatlar olsa olsa çağdışılığın, bu yapılarla çıkar bağlantısı içinde ve insanlığın bugün ulaştığı düşünsel evrimi yakalayamamış olmanın karşılığı olabilir.
Çağdaş Kafa
Tarikatın iyisi kötüsü olmaz! Bunlar çağdaş kurumlar değildir. Birinin yerine başka birini ikame etmeye çalışıyorsanız yanlış yoldasınız, kafanız yine aynı kafa ve Ortaçağ düşünce sistemindesiniz demektir. Çağdaş kafa; her konuda gerçeğe, evrenin gizemine hatta evrenin yaratıcısına bile sorgulayıcı akıl ve bilimle ulaşır.
Tarikatlarda değişmeyen tek gerçek; tarikat şeyhi gibi düşünmek, onun her türlü emirlerine boyun eğmek, onun dünya görüşüne karşı çıkmamak ve ona biat etmektir. Tarikatlarda sorgulayıcı akıl asla istenmez. Tarikatlarda bilim de yoktur! Bilime sıcak baktığını söyleyen tarikatlarda bile bilim Ortaçağdaki gibi spekülatiftir, doğrulanabilir olmayan ve tümden gelimcidir.
Tarikatlar Çağdaşlaşmanın Önündeki Engeldir
Tarikatlar için sizin ne kadar iyi bir Müslüman olduğunuzun, ne kadar ahlaklı, temiz, dürüst, dindar olduğunuzun ve ibadetinizi harfiyen yerine getirdiğinizin zerre kadar önemi yoktur. Önemli olan; tarikat liderinin egemenliğini tanıyıp tanımadığınız, dünyaya bakış açısını ve dini yorumlama biçimini sorgulayıp sorgulamadığınız ve biat edip etmediğinizdir!
Tarikat şeyhinin dünya görüşü ve dini yorumlayış biçimi ne kadar modern olursa olsun, dünyayı onun bakış açısıyla değerlendirmek, ondan öğrenmeye çalışmak ve ona biat etmek; insanın kendi kişiliğini, aklını, yaratıcılığını öldürmesi ve başkasına teslim etmesi demektir. Bu tarikat sistemi, İslam ülkelerinde bugüne kadar toplumların çağdaşlaşmasının karşısındaki en büyük engeli teşkil etmiştir ve hala etmektedir. Osmanlı’nın çağın gerisinde kalmasının, sanayi devrimini ıskalamasının ve yıkılmasının temel nedeni akılcı ve bilimsel düşünce sistemine geçememesidir ve bunun da sebebi tarikatlardır.
Sorgulayabilen İnsan Çağdaştır
Tarikat şeyhleri müritlerin etinden, sütünden, parasından, emeğinden, sandıkta oyundan ve hatta cinselliğinden bile faydalanır. Hiçbir zaman müritlerin akıllarına ihtiyaç duyulmaz, olup bitenleri sorgulayanlar ise ya tarikattan atılır ya da başlarına türlü türlü felaketler getirilir. Çünkü müritlerin aklı tamamen şeyhlerinin ipoteği altındadır ve olmalıdır.
Eğer bir insan, hele hele küçük yaştayken tarikat eğitimi alırsa kaybedilir ve o insanın çağdaş bir insan olma şansı da kaybolur. Çağdaş insan demek; akılcı ve bilimsel düşünce sistemine geçmiş insan demektir. Çağdaş insan demek; bilim egemen kafalı ve eleştirel akla sahip insan demektir. Çağdaş insan demek; koşullanmamış, koşullandırılmamış, en iyi bildiği konularda bile şüphe edebilen, aklındakileri yeni bilimsel bilgilerle değiştirmeye hazır ve sorgulayabilen insan demektir.
Tarikatlar Çok Tehlikelidir
Türkoloji ve Alevilik üzerine çok sayıda kitabı olan Irène Mélikoff (1917-2009), 1998’de kendisi ile yapılan bir röportaj sırasında tarikatlar ile ilgili deneyimini şöyle anlatmaktadır: “Onlar gibi sallandım. Kalktığım zaman kendimi o kadar iyi hissettim ki, sanki uyuşturucu almışım gibi... Bıraktığınız zaman sizde fiziki bir tesir yapıyor. Sigarayı bırakmak gibi… O zaman anladım ki, tarikatlar çok tehlikeli. Size sevinç veriyor, fiziken rahatlatıyor. Birdenbire sarhoş oluyorsunuz. Tarikat nedir? Haşhaş içmekle aynı şey! Zikirler, sallanmalar, saatlerce aynı şeyi söylüyorsunuz.”
Ortaçağ döneminde Avrupa’da da Hristiyan tarikatları çok yaygındı. Ama akılcı ve bilimsel düşünce dönemine geçmeleriyle birlikte bu tarikatlar da ya yok oldu ya da zayıfladı ve etkinlikleri çok azaldı. Bugün dünyada tarikatlarla birlikte çağdaşlaşmış, zenginleşmiş ve refah yaratmış bir toplum örneği yoktur!
AKP Tarikatlar Koalisyonudur
Türkiye’dekiler de dâhil, İslam dünyasında bulunan bu tarikatlar insanları uyutuyor, zihinlerini ele geçiriyor, kontrol altına alıyor, yönetiyor, sömürüyor ve müritlerini emir komuta zinciri altında yönlendirerek oy verdiriyor, hatta darbe bile yaptırıyor. Tarikat ikliminde bilim olmaz, sorgulayıcı düşünce ve felsefe kapı dışarı edilir, edilmek zorundadır. Neyin yanlış, neyin doğru olduğuna tarikat lideri karar verir, aklınızı ona emanet edersiniz ve gerçekleri asla göremezsiniz. Gördüğünüzü sandığınız gerçekler ise şeyhin size gösterdikleridir.
Osmanlı’dan kalan tarikatlar, 1925’den sonra yer altına indiler ve 1950’den sonra yavaş yavaş yeniden ortaya çıkmaya başladılar. 1970’li yıllardan sonra da resmen yasak olmasına rağmen, açıkça faaliyetlerini sürdürmeye ve siyasetçilerden aleni şekilde saygı ve hürmet görmeye başladılar. AKP iktidarı zaten bir tarikatlar koalisyonu olduğu ve bu yapıları arka bahçe olarak gördüğü için besleyip büyüttü ve devletin içine soktu.
Aydın Olmanın Gereği
Tarikatlar; yapıları ve özellikleri itibarıyla her zaman emperyalizmin ilgi alanında olmuş, çokça kullanılmış ve kullanılmaya devam etmektedirler. Tüm tarikatlar içinde birisi veya birkaçı daha fazla öne çıkmış ve çıkıyorsa biliniz ki; arkasında dış güçler vardır.
Geçmişte yasaklanmasına rağmen yeniden ortaya çıkan tarikatların faaliyet alanlarını daraltmak, Ortaçağ kurumları olduklarını anlatmak, ne mal olduklarını ve ülkemizi koşar adım nasıl felakete taşıdıklarını geniş toplum kesimlerine göstermek ve anlatmak aydın olmanın ve antiemperyalist tavrın gereğidir.
Mektup Var!
Geçen gün, arkasında iktidarın olduğu tarikatlar eliyle ülkemizin nasıl felakete sürüklendiğini gösteren bir somut örneği daha gözlerimizin önüne seren bir okur mektubu aldım.
“Türker Bey, ben klinik psikoloğum. Hem bir ilkokulda hem de özel bir klinikte çalışıyorum. Devlet memuru olduğum için bir yerde yazamıyorum. Malum, birkaç haftadır 1. Sınıflar okula başladı. Fakat bazı çocuklarda çok ağır ruhsal problemler var ve okula gelmek istemiyorlar. Nedenini soracak olursanız; bu çocuklar sübyan okuluna (tarikatların anaokulu) verilmiş. Canım resim yapmak istiyor ama günah diye ağlayan, sınıfta Atatürk' ün resmini (kötü adam) günah diye öğretmenine indirtmek isteyen, cennete gitmek için ölmek istediğini söyleyen, erkekle aynı sırada oturmamak için kriz çıkaran, başı açık olduğu için öğretmenini değiştirmek isteyen çocuklar çok sayıda. Bu çocukların bir kısmı yaşadığı ruhsal sorunlar nedeniyle zekâ geriliği tanısı alıyor (aslında öyle olmadığı halde). Şu anda özellikle İstanbul'un birkaç elit semti dışında neredeyse her mahallede bir sübyan okulu açılmış. Sizinle paylaşmak istedim. Saygılarımla…”