Geçen yıl Temmuz ayında Blackpool’da düzenlenen “Sand, Sea, Spray” festivalinden sizlere söz etmiş, gözlemlerimi paylaşmıştım. Bu hafta, o festivalde tanışıp işlerine bayıldığım, oldukça sıradışı bir hayatın içinden gelen Bane'den söz etmek istiyorum. Sanat sayesinde, genç yaşında büyük bir hayat dersini başarı ile geçmiş bir sanatçı o. Hayat hikayesini okuyunca siz de benim gibi sanatın gücüne bir kez daha saygı duyacaksınız eminim!
Oldukça zorlu bir çocukluk dönemi sonrası kısa yaşamının on dört yılını uyuşturucu bağımlısı olarak geçirmiş Bane. Uyuşturucu etkisi ile işlediği suçların dosyası boyunu aşmış zamanla. Bir de eroine başlayınca, devlet ona "gel bakalım, senin yerin hapishane" demiş.
Tam üç buçuk yıl hapis cezası verilmiş mahkemede. Hakim ona uyuşturucu tedavisi için terapi görmesi koşulu ile cezasının düşürülebileciğini söyleyince terapiye başlamış.
Zürih yakınlarında bir klinikte iki yıl süren bir tedavi görmüş. Bu iki yıl içinde, tedavinin parçası olarak her fırsatta resim yapmış.
Çizimleri ve boyama tekniği kendisi ile birlikte tedavi gören arkadaşları tarafından çok beğenilen Bane onların ısrarı ve desteği ile bir graffiti yarışmasına katılmış. O yarışmada birinci seçilmesi ise kaderini değiştirmiş.
Eline spray boyayı aldığı ilk dakikadan itibaren ne istediğinden emin olmuş; Sonsuza kadar boyamak!
Çocukken yaptığı grafitilerden on iki yıl sonra eline spray alıp yarışmaya katılması ve o yarışmadan birinciliği alarak ayrılması güvenini yerine getirmiş. Klinik yetkililerine artık terapiye ihtiyacı olmadığını ve ayrılmak istediğini söylediğinde, iş bulması koşuluyla terapiyi sonlandırabilecekleri cevabını almış.
Vatandaşı grafiti sanatçısı Cruze ile tanışması o döneme rastlıyor. Cruze durumu öğrenince kendi grafik ofisinde ona grafik stajyerliği işi ayarlıyor. Böylelikle klinikten çıkıyor. Ama ortada başka bir sorun var; para kazanması yasak! Devlet özel ihtiyaçlarını karşılıyor ve ekstra bir kazanç sağlamasının önünü kesiyor. Bunda eski bağımlı olmasının etkisi var tabi.
Boya ve resim malzemesi alacak parası olmadığı için staj dışında kalan zamanında özel işler yapıyor. Dövme çizimi, kanvasa resim, dükkan panjuru gibi. Para alması yasak olduğu için boya karşılığı yapıyor bu işleri. Artan boyalarla da kendi çizimlerine çalışıyor. Zorlu geçen bir buçuk yılın sonunda hobi gibi görünen resim tutkusunu paraya çevirme zamanı geldiğini düşünüyor. Grafiker olarak çalıştığı firmaya, artık kendi işinde çalışmak istediğini söylüyor ve ayrılıp atölyesini açıyor. 2012 yılından beri sadece boya ve resimleriyle yaşıyor.
Grafitinin yarışmasında birinci olması ona komisyon usulu çalışma yolunu açıyor bir bakıma. O gün bugündür işlerine talep büyük.
Kısa sürede İsviçre'de tanınıyor bu sayede.İlk yurtdışı işini İsviçre Büyükelçiliği vasıtası ile Yunanistan'da yapıyor. Atina'da gerçekleştirilen madde bağımlısı ve evsiz gençler için düzenlenen bir organizasyon da oldukça büyük bir duvar boyuyor. Arkasından Kıbrıs ve Güney Koreden de davetler alıyor.
Bir çok sokak sanatı festivalinin önemli konuklarından ve aranan ismi artık.
Kendisiyle sohbetimiz sırasında Londra ve İstanbul'un da listesinde olduğunu söyledi. Sanırım yakında eserlerini sık sık göreceğiz sokaklarımızda.
Uyuşturucu bağımlılığını boyalarla yendiğini söylüyor Bane; "boyalarla temizlendim, arındım. Doğayı, hayvanları daha derin hissediyorum. Eserlerimde hayvanlara yer vermem o yüzden. Onları saf, bakir, bozulmamış buluyorum."
Kötü günleri arkadında bırakan Bane bugün geleceğe umutla bakan, çok sevilen bir sanatçı. Doğuştan gelen büyük yeteneği, azmi ve çalışkanlığı ile harmanlanmış. Onu bugün en beğenilen sokak sanatçılarından biri yapan aslında unutmak istediği geçmişi. Her ne kadar sanatla terapi olsa da, kliniğe yatmasa bugün bu kadar başarılı olabilirmiydi bilmiyorum?
Sanatçıların çok sevdiği bir söz vardır. “Art never comes from happiness" yani "sanatın kaynağı asla mutluluk değildir"
Haftaya görüşünceye kadar sanatla kalın!