İktidar ve AKP’yi seçimi kazanacaklarından emin olmanın rahatlığı içinde çok sessiz bulan ve bu yüzden endişelenilmesi gerektiğini söyleyen iyi niyetli değerlendirmeler veya iktidar kaynaklı manipülasyonlar görüyorum. Bu değerlendirmeler muhalefeti baskılamaya çalışan ve iktidar adına durum üstünlüğünü ele geçirmeye çalışan maksatlı söylemler olduğundan gerçeği yansıtmıyor.Esasında iktidar rahat değil, tam aksine sabahlara kadar uyku tutmaz halde, haklı bir endişe içinde. Artık tükendiler ve anlatacak yeni bir hikayeleri de yok. Sanal başarı hikayeleri yaratma operasyonları da bir bir fos çıktı. Artık toplum, zaman dilimi olarak yatsıyı geçti. Yani iktidarın anlattıklarına karnı tok, inanmıyor. Kamuoyu yoklamaları da açıkça gösteriyor ki; kazanma şansları yok. Özellikle deprem sonrasındaki icraatları ile enkaz altında kalmış olmaları da iktidarın yeniden seçilme hayallerine vurulan en büyük darbe olmuştu.
Hesap Verme Korkusu Sardı
Esip gürlemek için moral ve motivasyon lazım. Sanırım şu an seçim için enerji toplanıyor ve “Ali Cengiz” oyunları planlanıyor. Şu anda savunmadalar, çünkü hücum oynayacak güçleri yok. Görünen o ki; iktidar kanadını tam bir çaresizlik ve hesap verme korkusu sardı. Bu yüzden geçmişin hesabının veremeyecek durumda olan icracı koltukları işgal edenler; milletvekili adayı olup dokunulmazlık zırhının olduğu Meclis’e kaçmaya çalışıyorlar.
SEÇİMLER İÇİN PLANLANAN ALİ CENGİZ OYUNU
İktidarın normal şartlar altında ve klasik yöntemlerle seçimi kazanma şansı yok. Anormal şartlara ve bu şartların yaratılmasına ihtiyacı var. Bunun için de iktidar, kaosa, gerginliğe, muhalefeti parçalayıp birbirine düşürmeye ve arkasında sığınmacıların, depremde yaşamını kaybedenlerin, mükerrer ve hayali oyların da içinde olduğu hilelere muhtaç durumda. Bunlar yeterli olur mu, o ayrı bir konu! Ancak; Atatürkçü gibi görünen ama kişisel siyasi çıkar ve ihtirasları için savrulanları kullanmak da iktidarın planlar arasında. Geçtiğimiz seçimlere bile rahmet okutacak şekilde 14 Mayıs seçimlerinin adaletten ve dürüstlükten uzak olacağı, devletin parasal kaynaklar da dahil tüm imkanlarının iktidarın seçimi kazanması için kullanılacağı kesin. Seçim ve sandık güvenliğini ihlal edecek yasal düzenlemeler çoktan yapıldı bile!
Domuz Bağı
İktidar o kadar çaresiz ki; 2012’de kurulan ve 2018’de yaklaşık 155 bin oy alan HÜDAPAR’la bile birlikte oldu. Bu parti; Hizbullah’ı terör örgütü olarak görmüyor ve kamuoyunda Hizbullahçı olarak biliniyor. Hizbullah’ın geçmişte domuz bağı ile öldürdüğü insanların sayısı bilinmiyor. 2001’de Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın öldürülmesinin arkasında da Hizbullah vardı ve zamanın devlet yetkilileri de bunu doğrulamıştı. HÜDAPAR; açıkça laik Kemalist rejimle mücadele edeceğini açıklıyor, eyalet sistemini ve özerkliği savunuyor ve Anayasa’nın ilk dört maddesinin kaldırılması vaadi halen parti programlarında bulunuyor.
Bu partiyle işbirliği yapmak; Meclis aritmetiği açısından AKP’ye oy kaybettirir. Ama İktidar için en büyük öncelik; Cumhurbaşkanlığı. Bu nedenle hem HÜDAPAR ile işbirliği yapılıyor hem de rüyalarında bile göremeyecekleri milletvekili koltukları taviz olarak veriliyor. Ayrıca bu yapıyı ikinci turda da kullanmayı planlıyor.
Hedef İkinci Tur
İktidar kazanamayacağını görüyor. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı seçimini ikinci tura taşıyarak, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve CHP’yi yalnız bırakmayı, Millet İttifakı bileşenlerinin ilk turda olduğu gibi asılmayacağını ve özellikle Güneydoğu Anadolu’da HDP müşahitlerinin olmayacağını değerlendirerek, bölgede HÜDAPAR’ı operasyonel olarak kullanabileceğine dair bir plan ve strateji oluşturmuş.
Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turda sonuçlanmalı ve iktidarın kazanabilmek adına kaosu tetikleyebileceği ikinci bir turun kapısı açılmamalıdır. Çok adaylı Cumhurbaşkanlığı seçimi; iktidarın bu hedefine ve planlarına hizmet eder. Bu nedenle ama bilinçli yani yandaşlık adına ama bilinçsiz yani siyasi ihtiras ve siyasi pazarlık yapabilmek adına alternatif aday olmak; İktidar’ın değirmenine su taşır ve Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atar.
Tek adam Yönetimi mi Yoksa Demokrasi mi?
14 Mayıs’taki seçim gibi bir seçimi Cumhuriyet tarihimiz boyunca yaşamadık. Bu seçimde sadece Türkiye’yi yönetecek bir iktidarı seçmeyeceğiz. Bu seçimde ya otoriter, keyfi, hukuksuz, partizan, ekonomik kaynaklarımızı çarçur eden, iç barışımızı kırılgan hale getiren, halka parmak sallayarak tehdit eden “Tek Adam” yönetimine “artık yeter” diyeceğiz ve bu şekilde demokrasinin ve parlamenter sistemin önünü açacağız ya da otoriterlik sarmalında öngörülemeyen bir felakete doğru yol alacağız. Karar sizin!
Gazeteci dostum Erkan Özmen’in Armoni Yayıncılık’tan çıkan “Mustafa Kemal’in Gazeteleri” adlı kitabı okumanızı tavsiye ederim.