Türkiye'nin son dönemde teknolojik(sivil-askeri) alanda çok ciddi yatırım ve üretimlerinin olduğu herkesin dikkatlerini çekmektedir.
Türk Mühendislerinin küresel ölçekte son derece başarılı ve göz kamaştırıcı işlere imzalar atmaya devam ettiklerini çok büyük bir gurur ve mutlulukla takip etmeye gayet ediyoruz.
Türkiye'nin büyük bir merakla beklediği yerli otomobili TOGG’un (Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu) ikisi SUV, biri sedan olmak üzere, üç elektrikli modelinin tanıtımı kısa bir süre önce Gebze'de gerçekleştirildi.
Hatırlanacağı üzere Türkiye'nin Otomobili Projesi Ortak Girişim Grubu(TOGG) İşbirliği Protokolü, 2017'de Anadolu Grubu, BMC, Kıraç Holding, Turkcell Grubu ve Zorlu Holding'le imzalanmıştı.
TOGG, görüldüğü üzere Türk Mühendisleri ve Türk yatırımcılarının Milli üretimidir…
Elektrikli araç konusunda uluslararası alandaki uzmanlar önümüzdeki 10 yıl içinde dünyanın hiçbir yerinde benzin ya da dizel (fosil yakıtlı) araba, otobüs ya da kamyon kalmayacağını, tüm kara ulaşımı pazarının elektrikli hale geleceğini ileri sürmektedirler. Bu gelişmenin de petrol fiyatlarının düşmesine dolayısı ile petrol endüstrisinin çöküşüne sebep olabilme ihtimali içerdiğini iddialarına eklemektedirler.
Elektrikli araç konusuyla ilgili öngörülerde bulunan uzmanlar, insanların, fosil yakıtlı araçları kullanmaktan 10 kat daha ucuz, marjinal yakıt maliyeti olmayan ve ömürleri 1,5 milyon km olması öngörülen elektrikli araçlara kitlesel bir şekilde geçecekleri konusunda bugüne kadar yazılmış birçok bilimsel makaleleri bulunduğunu da yeri gelmişken özellikle ifade etmek isterim.
Günümüzde bilginin dijital ortamlara geçmiş olması, altyapı sistemlerinin dijital hale gelmesi, bilgi yönetim sistemlerinin geniş kitleler tarafından kullanılması ve bilgiye erişimin kolaylaşması gibi nedenlerden dolayı söz konusu alanın çok ciddi güvenlik risklerini de beraberinde getirdiğini göz ardı etmemek gerekiyor.
Bir ülkeye ait ekonomik, sosyal, bilimsel ve askeri verilerinin dış ülkeler tarafından kolayca ulaşılabilir olması o ülke için son derece büyük risk ve tehditler meydana getirebilmektedir!
Savunma teknolojilerinde silahlarda kullanılan yazılımlar, her geçen gün daha büyük önem kazanıyor. Bu bağlamda milli yazılımlara sahip olmayan ülkelerin milyarlarca dolar ödeyerek aldıkları çeşitli silah vb araçlar istendiği takdirde çok gelişmiş bilgisayar teknolojileri aracılığıyla bir anda etkisiz bir demir yığınına dönüştürülebiliyor.
Bu durumu iletişimden, bilgi güvenliğine, ekonomiden, yerli ve milli üretime kadar çok yönlü olarak göz önünde bulundurmak gerekiyor. Günümüzde bu tür durumlarla karşı karşıya kalmamanın tek çözümü uluslararası standartlarda çalışan yerli ve milli yazılım ve bu bağlamda yerli ve milli teknoloji üretimlerine dayandığını bilmek gerekiyor.
Türk Mühendisleri bu anlamda uzun yıllardır milli yazılım konularında son derece başarılı işlere imza atmaktadırlar.
Bu bağlamda Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü (UEKAE) mühendislerinin kriptoloji alanındaki uzmanlıklarını ilk kez Göktürk-1 uydu projesiyle uzaya taşıdıklarını yeri gelmişken ifade etmek gerekiyor.
Türk Mühendisleri, Milli Savunma Sanayisi, Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü, Tübitak, Aselsan, Tusaş, Havas, Aspilsan, ve Havelsan gibi kurumlarda yerli ve milli yazılımlar yazıyor, bu çerçevede yerli ve milli üretimler tasarlayarak hayata geçiriyorlar.
Türkiye’de Milli Savunma Sanayii ve Teknoloji Altyapısı görünen o ki son yıllarda bir hayli iddialı işler başarmaya devam ediyor.
Türkiye’nin en büyük savaş gemisi olacak Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi TCG Anadolu, yerli ve milli ana muharebe tankı Altay’ı ve daha birçok modern silah sisteminin tasarım ve geliştirilme çalışmaları büyük bir titizlikle devam ediyor. Yerli zırhlı araçlar güvenlik güçlerinin kullanımında.
Yeni Tip Denizaltı Projesi'nin ilk denizaltısı Pirireis havuza çekildi, 5'inci denizaltı Seydialireis'in ilk kaynağı yapıldı.
Milli Gemiler(MİLGEM), LST Amfibi Gemiler görevde. LHD Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi inşa ediliyor. Denizaltı teknolojisinde yeni kabiliyetlerin edinilmesine yönelik tasarım ve geliştirme çalışmaları devam ediyor.
Milli Muharip Uçak çalışmaları sürüyor(HÜRKUŞ ve HÜRJET ). Türkiye, artık İHA ve SİHA’larıyla dünyanın sayılı ülkeleri arasında(Bayraktar-Akıncı, Aksungur, Baykar)yer almaktadır.
Türkiye'nin coğrafi ve iklim koşullarına göre tasarlanan Taarruz ve Taktik Keșif Helikopteri T129 ATAK ile kargo, arama-kurtarma, yangınla mücadele, hava ambulansı ve kıyı güvenliği gibi birçok alana hizmet edecek olan GÖKBEY hizmette.
Bu alanda daha yüksek bir performansa sahip olacak Ağır Sınıf Taarruz Helikopterinin yapımı devam etmektedir.
Geleceğin silah sistemleri elektromanyetik silahlar, Lazer Silahı devrede ve geliştirilmeye devam ediyor. Mühimmat ve füze projeleri, uydu projeleri, yerli hava savunma sistemleri ise geliştirilmeye devam ediyor.
Elektronik harp ve radar sistemlerinde ileri teknoloji seviyesine ulaşılmıştır. İnsansız kara araçları projeleri, yerli ve milli 4,5 G Baz İstasyonu ULAK devrede. Milli Piyade Tüfeği MPT-76 kullanımda.
İnsansız hava(İHA-SİHA) araçlarından çok namlulu roketatar sistemlerine ve havadan-karaya hassas güdümlü mühimmata kadar Türk savunma sanayii birçok konvansiyonel silahla ülkenin askeri çabalarını destekleme konusundaki stratejik yeteneğini kanıtlamış bulunuyor.
İnsansız hava sistemlerinin (istihbarat, gözetleme, hedef tespit ve keşif) kara destek unsurları ile birlikte eşgüdüm içerisindeki hareket kabiliyeti Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gücüne güç katmaktadır.
Türkiye’nin yeni teknolojik üretimleri ve özellikle insansız hava sistemlerinin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekât’larında son derece önemli görevler icra ettikleri ifade edilmektedir.
Milli Savunma Sanayii ve Teknoloji Altyapısı’nın sağladığı hareket kabiliyeti, Türkiye’ye hem sınır ötesi harekâtları sırasında askeri anlamda güç katmakta hem de diplomatik anlamda önemli kazanımlar elde etmesine neden olmaktadır.
Türkiye’nin askeri teknolojik ürün ihracatı 2018’de 2.188 milyar dolara yükselmiştir. Türkiye’nin askeri savunma sanayi günümüzde birçok ülkeye yüksek teknolojiye sahip silahlar ihraç ediyor.
Yeri gelmişken teknoloji üretimine değinip de Bor madenine değinmemek olmaz diye düşünüyorum. Türkiye dünyadaki bor rezervlerinin %72’sine sahip bir ülkedir. Bor madeninden yararlanılarak son yıllarda epey mesafe kat edildiğini söylemek gerekir.
Bor maddeni Türkiye’de cam, tarım, kimya, deterjan, seramik, polimerik malzemeler, metalürji, nanoteknolojiler, otomotiv, enerji, elektronik, iletişim, uzay, hava araçları, nükleer uygulamalar, askeri araçlar, yakıtlar, inşaat gibi pek çok farklı alan ve sektörlerde kullanılmaktadır.
Bor madenin enerji tasarrufu, enerji taşıma/depolama ve enerji üretimine katkı sağladığı bilinmektedir.
Bor madeni ayrıca enerji sektöründe, hidrojen depolama, yakıt pilleri, güneş panelleri ve pilleri, lityum iyon pilleri, yüksek ısı transistörleri vb. alanlarda kullanılmaktadır.
Bu bağlamda Bor bir enerji kaynağı değildir, ancak yakıt pillerinde hidrojeni üretebilen ve depolayan bir malzeme olarak kullanılabilmekte ve bu durum her geçen gün geliştirilebilmektedir.
Türkiye’de yapılan son çalışmalarda nano boyutlarda bor nitrür kaplama kullanıldığı açıklandı. Sonuç olarak lityum iyon bataryalardan 10 kat daha yüksek kapasiteli bir batarya elde edildiği açıklanmıştır.
10 kat daha yüksek kapasite demek, üretilen yeni bataryanın, aynı boyutlardaki lityum iyon rakiplerine kıyasla 10 kat daha uzun süre kullanılabileceği anlamına geliyor. Bu konunun öneminin anlaşılabilmesi için şu örneği vermek isterim, her gün telefon şarj etmek yerine ortalama 10 günde 1 telefonunuzu şarj ettiğinizi düşününüz.
Sonuç itibarı ile Türkiye’nin kamuoyuna açıklamış olduğu bilgiler çerçevesinde teknoloji alanındaki girişim ve hamleleri böyle. Türkiye’nin, teknoloji alanında önümüzdeki süreçte daha ne gibi yeni sürpriz, girişim ve hamleleri olacağını hep birlikte izleyerek göreceğiz…