Hele mavisi, hiç değil! Nereden mi biliyoruz? Bakınız; Doğu Akdeniz çanağında bulunan ülkeler Mavi Vatanları konusunda 2002’den beri çalışırken, Münhasır Ekonomik Bölgeleri’ni (MEB) ilan ederken ve birbirileriyle anlaşmalar, bölgede petrol ve doğal gaz araştırmaları yaparken, Türkiye’yi yöneten iktidar kılını bile kıpırdatmadı. Tüm enerjisiniAtatürk’e düşmanlık yaparak, Cumhuriyetin kurucu ideolojisini aşındırarak ve toplumun bir bölümünü diğerine karşı ötekileştirerek harcadı. İtici gücü ise çağdışı “Siyasal İslamcı”ideolojisi ve geçmişin aklı olan “Yeni Osmanlı” hayali idi!
Bunu; devlet aklının “Geç kalıyoruz, karşılık vermeliyiz! MEB’mizi ilan etmeli ve bölgeye araştırma gemilerimizi, harp gemilerimizi göndermeliyiz” ikazlarına rağmen yapmadı. Yanıt olarak; “Bölge ülkeleri ve AB ile aramız bozulur’’ dedi. Hatta, daha da kötüsü; Mavi Vatan dâhil tüm Türkiye’nin koruyucusu olan denizcilerimiz başta olmak üzere askerlerimize emperyalizmle ve ruh ikizi durumunda bulunduğu Fethullah Gülen Cemaati ile birlikte kumpaslar kurdu. 15 Temmuz Darbe Girişimi bile bu kumpasların sayesinde oldu.
İktidar Zor Durumda!
Şimdi ne mi değişti? İktidar zor durumda! İstisnasız, her şey kötüye gidiyor. Durumu tersine çevirebilmek için manivelalara ihtiyaçları var. Milliyetçilik, içi boşaltılmış ve sadece fotoğraflara indirgenmiş Atatürk’e son zamanlarda sahip çıkmak ve şimdi de Mavi Vatan…Bunlar, manivelalardan sadece bazıları. Yoksa aslında hiçbiri umurlarında değil! Daha da önemlisi; iktidardakiler gitmek istemiyor. Haksız da değiller. Aynı şeyleri biz de yapmış olsaydık, biz de gitmek istemezdik. Hesap verebilir durumda değiller! Hem de hiçbir konuda! Emin olun Anadolu; Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı, hatta 2002’ye kadar Türkiye Cumhuriyeti dönemi de dâhi böyle soygun görmedi!
AKP’nin Eski Başbakanı Ahmet Davutoğlu “Yaşayan cumhurbaşkanları dâhil, ilgili herkesin mal varlığı Meclis'te araştırılsın” derken, soygun gerçeğine gönderme yaptı. Yine Davutoğlu “Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa, birçok kişi insan yüzüne çıkamaz” diyerek, iktidara ve halka mesaj verdi. Anımsayacağınız gibi; 7 Haziran 2015 seçimlerinde halk iktidara kırmızı kart göstermişti. Sonuç böyle olmasına rağmen; muhalefete hükümet kurdurulmadı, olası koalisyonların önü iktidarın bin bir türlü “Ali Cengiz” oyunları ile kesildi, ülkemiz teröre boğuldu ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük katliamları yaşandı. Arkasından; “400 Milletvekili alınsaydı bunlar olmazdı” dendi, yani halka gözdağı verildi ve 1 Kasım 2015’de yapılan seçimlerde halk korkudan isteneni yaptı. Davutoğlu, bunu anlatmak istiyor.
Üç Libya Var
Artık iktidardakilerin tek derdi koltuklarını korumak. Arkalarındaki halk desteği, ellerindeki devlet gücü ve her dakika kendileri lehine yalan söyleyen medyaya rağmen azalıyor. Durumu tersine çevirebilmek için kaosa, dış tehdide ve savaşa ihtiyaçları var. Görülen o ki; iktidar çıkmaz olan bu yolda devamlı mesafe kat ediyor. Yurtseverlik; bu yanlışı söylemektir. İktidara veya görünürde ülkemizin yararınaymış gibi takdim edilen ama arka planı böyle olmayan projelerine destek olarak ülkemizin felakete sürükleniş sürecinin değirmenine su taşımak değil!
Şimdi de başımıza Libya’ya asker gönderme işi çıktı. Geçen köşe yazımızda anlatmıştık;“üç Libya var’’ diye. Bunlardan en zayıfı ve en küçüğü Trablus merkezli olanıydı. İktidar, Libya’nın sadece yüzde 6’sını kontrol eden bu parçaya İhvancı olduğu için destek (para, uzman, silah, cephane) veriyordu. Şimdi bu desteği arttırıp, asker göndereceğiz ve Libya’daki iç savaşa iliklerimize kadar gömüleceğiz.
Rusya Tam Destek Veriyor
Libya’ya asker göndermek; ülkemizin çıkarlarına ve güvenliğine asla hizmet etmez. Ayrıca; Trablus yönetimi düştü düşecek. Libya’nın yüzde 76’sını kontrol eden ve Tebuların kontrol ettiği güneydeki yüzde 18’lik parçayla da ittifak halinde olan General Hafter’e bağlı güçler, Trablus varoşlarındalar ve saldırı hazırlığındalar. Trablus düşerse ne olacak? Türkiye’nin çıkarları ve buradaki itibarı kumar masasına “rest” denerek sürülebilir mi?
General Hafter’in arkasındaki aktif destek çok büyük. Her şeyden önce, Rusya tam destek veriyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi petrol zengini Arapülkeleri de aynı şekilde destek verir durumda. Mısır da tam destek veriyor. Akla hemen şu soru geliyor; “ABD bu işin neresinde?” Şimdilik uzağında ama uzakta kalarak da Hafter’e destek vermiş oluyor.
Rusya’da Okumuş Bir Amerikan Vatandaşı
Hafter, 40 yılı aşkın süredir Libya siyasetinde var. Sovyetler Birliği döneminde Frunze Askeri Akademisi’nde eğitim almış ve iyi dereceyle bitirmiş. 1969’da, askeri darbeyle Kral İdris’i deviren Albay Muammer Kaddafi liderliğindeki subayların arasındaymış. 1973’de, Yom Kippur Savaşı’nda İsrail’e karşı savaşmış. 1987’de, Çad’a karşı savaşırken esir düşmüş. Çad’da hapisteyken Kaddafi’ye karşı darbe planlamış. 1990’da serbest kalınca ABD’ye gitmiş, orada yaklaşık 20 yıl yaşamış, Libya vatandaşlığının yanında Amerikanvatandaşı da olmuş ve CIA ile yakın ilişki içine girmiş. Bu arada Libya’da yokluğunda ölüm cezasına çarptırılmış. 2011’de ise Kaddafi’ye karşı kotarılan emperyalist darbede başrolü oynayanlardanmış.
Libya iç savaşına balıklama dalarak karşınıza aldığınız adam böyle biri, destek verdiğiniz ise Atatürk’e, çağdaş demokratik değerlere ve Türkiye’nin kurucu ideolojisine düşman olan İhvancı zihniyetin bir temsilcisi. Türkiye adına yapılması gereken ise bu iç savaşta taraf olmamak, Türkiye’nin çıkarlarını, güvenliğini ve yüzyıllar sonunda bu bölgede elde ettiği itibarını riske etmemekti. Ama Türkiye’deki iktidar İhvan zihniyetine büyük bir aşk duyduğundan, bu yola girildi.
İhvan Yüzünden Papaz Olduk!
Mavi Vatan, iktidarın gerçekten umurunda değil. Olsaydı; Mısır ve Suriye ile de masaya oturulurdu. Mısır’la papaz olmamızın, Suriye’de Mart 2011’de başlatılan emperyalizmin vekâlet savaşının ateşine odun taşımamızın, bunun sonucu olarak Türkiye’nin güneyindenPKK’nın uzantısı PYD tarafından kuşatılmasının ve 4 milyon Suriyelininülkemize doluşmasının nedeni de işte bu İhvan sevgisi.
Libya’nın yüzde 6’sını kontrol eden Trablus merkezli İhvancı yönetimin Mavi Vatankonusu hiç değilse şimdilik umurunda değildi. Tek amaçları vardı; halen devam eden ve ölüm kalım meselesi olan bu iç savaşta Hafter’e karşı Türkiye’den aldığı desteği arttırıp Türk Askerinifiili olarak savaşın içine sokmak!
Tabii ki Hiçbir Şey Güllük Gülistanlık Olmayacak
Dün (12 Aralık 2019), ABD Senatosu’nda sözde Ermeni Soykırımı tasarısı -hem de oy birliği- ile kabul edildi. Bunun sorumlusu; hiç şüphesiz Türkiye’yi yöneten iktidardır. Geçmişte de ABD ile sorunumuz oldu ama hiçbir zaman tüm ABD karşımızda olmadı. Sadece ABD değil, tüm Avrupa ve hatta tüm dünya da karşımızda. Bu düşmanlığı sağlayan faktör; iktidarın çapsız, niteliksiz, akıldan ve bilimden, ezcümle Cumhuriyetimizinkurucu değerlerinden uzak ve hatta düşman olan dış politikasıdır.
Artık geldiğimiz yer itibarıyla; iktidar için iyi olan her şey Türkiye için kötüdür, Türkiye için iyi olan da iktidar için kötüdür! Bu nedenle; Türkiye’de ivedi olarak bir iktidar değişikliği şarttır. Tabii ki iktidar değiştiğinde hiçbir şey güllük gülistanlık olmayacaktır ve tahribat, tahmin edemeyeceğimiz kadar büyüktür. Ama kabul etmek gerekir ki; iktidar değişmeden düzelmek, iyileşmek ve esenliğe çıkabilmek mümkün değildir.