Türkiye’yi 19 yıldır yöneten ve her konuda iflasa ve felakete sürükleyen iktidarın çokça kullandığı bir söylemdir “Dik durduk, dik duracağız”. Bir şeyin muhabbeti çokça yapılıyorsa o aslında yok demektir. Aynı dürüstlük söylemlerinde olduğu gibi! Bırakın siyasileri, çevrenize bakın. En çok dürüstlük muhabbeti yapanların ahlaken en düşük seviyede olduklarını göreceksiniz. Ziya Paşa boşuna söylememiş “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz” diye. Sedat Peker’in, gerçeklerin yanında sadece devede kulak seviyesinde kalan açıklamaları bile iktidarın dürüstlük de dâhil her konuda durumunu tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.
İktidarın dış dünyaya karşı değil dik, eğik bile duracak gücü yok. Ufka paralel duruma geçmiş bir vaziyette, tam bir teslimiyet söz konusu. Ama içeride şahin, anti demokrat, ceberut, zulümkâr ve kendi suçlarını, hesap verilemez yanlışlarını, başarısızlıklarını örtbas etmeye, muhaliflerin üzerine yıkmaya çalışan “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” davranışları içinde.
Erdoğan-Biden İkili Görüşmesi
14 Haziran'da gerçekleşecek NATO zirvesiyle aynı gün yapılması planlanan Erdoğan – Biden görüşmesi öncesinde de ABD’ye karşı tam bir teslimiyet söz konusu. Zaten kısa sürecek olan bu görüşmede elde edilebilecek bir şey söz konusu bile değil. Böyle durumlarda her şey görüşme öncesinde kurmaylar tarafından kotarılır.
Ülkeler yenilir ve teslim olabilir. Almanya, Birinci Dünya Savaşı’nda (1914-1918) yenildi ve teslim oldu. Yenenler Almanya’yı cezalandırdı. Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nda (1939-1945) yine yenildi ve teslim oldu ve Almanya yine cezalandırıldı. Osmanlı da Birinci Dünya Savaşı sonunda yenildi ve teslim oldu. Ama Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Kurtuluş Savaşını kazanmamız nedeni ile daha önce teslim olduğumuz ve cezalandırıldığımız Sevr Antlaşması çöpe atıldı.
ABD-Türkiye Sorunları
2021 itibarıyla, Türkiye bir savaşta yenilmediği halde iktidar, çağdışı “Siyasal İslamcı” ideolojisi, geçmişin aklı olan “Yeni Osmanlı” hayali ve bu kapsamda devletin kurumlarını tahrip ederek devlet aklını yok saydığı, nitelikten uzak, hesap verilemez politikaları ve girişimleri ile teslim olmuş ve kendi bekası için Türkiye’yi de teslime zorlamaktadır.
ABD ve Türkiye arasındaki yer alan sorunların belli başlıları;
ABD’nin inkâr ediyor olsa da kısa vadede Suriye'nin kuzey doğusunda PYD/PKK garnizon devletçiğini, orta vadede federatif Suriye’nin Kürt otonom bölgesini, uzun vadede ise “Kürdistan’ın” Suriye’den koparılacak parçasını inşa etmeye çalıştığını ve bu projeyi gerçekleştirmek hususunda kesin kararlı hareket etmesi,
Doğu Akdeniz'de Türkiye’nin uluslararası deniz hukukundan ve haklarından kaynaklanan deniz yetki alanlarını yok sayan Yunanistan'ın iddialarını ABD’nin destekleyerek Türkiye'ye uluslararası hukuka uygun, meşru hak ve çıkarlarından vazgeçmeyi dayatması,
Kıbrıs konusunda geçmişte hiç olmadığı kadar GKRY ve Yunanistan’ın yanında yer alarak KKTC’yi ve Türkiye’yi yok sayması,
S-400'lerin Türkiye'den çıkarılmasında ısrar ederek bu sorunun müzakeresini bile reddediyor olması,
FETÖ konusunda Türkiye’nin altı yıldır yoğun siyasi ve hukuki girişimlerine rağmen ABD’nin bu konuda somut bir adım atmadığı gibi iddiaları da ciddiye almaması,
Libya ve Suriye’deki faaliyetler,
Halkbank davası ve
Türkiye’deki yaygın hukuk, insan hakları ve özgürlüklerin ihlalidir.
Beyaz Sayfa Açmak İsteyen İktidar
Türkiye-ABD ilişkilerinde beyaz sayfa açmak veya yeni bir başlangıç yapmak isteyen taraf Türkiye’deki iktidar olduğu için pazarlık gücü çok az. Hatta hesap verilemez ve altından kalkılamaz işler yaptığı ve ekonomimizi iflas ettirdiği için pazarlık gücü hiç yok denebilir. Örneğin; iktidarın Halkbank davasından kurtulmak için Türkiye’nin güvenliği ve çıkarları hilafına veremeyeceği ödün yok gibi! S-400 konusunda da ödün çoktan verildi! Daha önce yazmıştık; S-400’ler ABD kontrolünde İncirlik’e kapatılabilir diye. Burada önemli olan halkı kandıracak gerekçeler icat edebilmek. İktidar da bu konuda yetenekli sayılır. “İncirlik bizim toprağımız, bizim üssümüz” der ve bir de üstüne “ezanlar susmaz” dedi mi, belki yedirebilir. Beyaz sayfa açılmak istenen taraf sadece ABD de değil! AB ülkeleri, Mısır, Suudi Arabistan, İsrail gibi ülkeler de var.
Bugüne kadar Biden hiç geri adım atmadı. İktidar 3 ay telefonunu bekledi ve hatta Biden aradığında çok sevindi ama sözde Ermeni soykırımını kabul ederek Türkiye’ye darbe vurdu. Biden, Türkiye ile sadece NATO zemininde, kurumsal işbirlikleri yapabileceğini söylemleriyle ve tavırlarıyla gösterdi. İktidar da bunu anlamış ve Türkiye’nin ne kadar güvenilir bir müttefik olduğunu gösterme telaşı ve girişimleri içine girmiş gibi görünüyor.
Dış Politika İlkeleri İhlal Ediliyor
İktidarın Gürcistan, Polonya, Ukrayna hamleleri ve bu paralelde Rusya’ya karşı cepheleşmesi de Biden’ın gözüne girme hamleleridir. Çünkü Soğuk Savaş (1947-1991) döneminde Sovyetler Birliği’ne yapılanların aynısı yeni dönemde Rusya Federasyonu’na da yapılacaktır. İktidar, bu stratejinin tetikçiliğine Türkiye’yi soyundurarak kendisini kurtarmaya çalışmaktadır. Montrö’yü tartışmak, “Daha iyisi yapılana kadar Montrö’ye bağlıyız” mesajını vermek, Montrö hassasiyetini dile getiren Emekli Amirallere operasyon yapmak, Türkiye’nin güvenliği, egemenliği ve doğal çevre dâhil çıkarları için adeta bir düşmanlık girişimi olan Kanal İstanbul konusundaki ısrarı da bu bağlamdadır.
Rusya, Kırım ve Ukrayna konusunda Türkiye’deki iktidarın girişimlerini kendi toprak bütünlüğüne yönelik düşmanca girişimler olarak kabul ediyor ve çok net açıklamalarda bulunuyor. İktidarın Cumhuriyetimizin kurucu babası olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihimizin deneyimlerinden süzerek bize yol gösterici olarak bıraktığı dış politika ilkelerinden biri olan “Arapların kendi arasındaki ihtilaflarda taraf olmamak” ilkesinin tam tersini yaptığı için tüm Arap dünyasının Türkiye’ye nasıl düşman olduğunu hep beraber yaşayarak gördük. İktidar şimdi de bu dış politika ilkelerinden “Rusya’yı tahrik etmemek” ilkesini ihlal ederek ve NATO’nun tetikçiliğine soyunarak Biden’ın gözüne girmeye, kendini kurtarmaya çalışmaktadır.
Kraldan Çok Kralcı Olmak
Bilinmelidir ki; Osmanlı’yı yıkan esas sert güç Çarlık Rusyası’ydı. 1917’de Ekim Devrimi olmasaydı, biz Kurtuluş Savaşımızı bile yapamazdık. Rusya komşumuzdur ve Rusya’yı bodoslamadan karşımıza almanın, kraldan çok kralcı olmanın ve düşmanlığını kazanmanın çıkarımıza olmadığı bilinmelidir. İdlib’de 36 askerimizi balans ayarı vermek için Rusların şehit ettiğini, iktidarın bunu sakladığını, Moskova’ya nasıl gittiğini ve ne muamele gördüğünü anımsayalım. Akılsız başın cezasını ayaklar, devlet aklıyla hareket etmeyen iktidarların cezasını da halk çeker. Hem de gelecek nesillerini de içerecek şekilde!
Sonuç olarak; iktidarın ABD’ye karşı kullanabileceği hiçbir kozu yoktur. Koz diye öne sürebilecekleri ise Türkiye’nin güvenliği ve yaşamsal çıkarlarından ödün vermektir.
Türkiye İçin İyi Bir Şey Çıkmaz
ABD açısından Türkiye’deki iktidar kredisini tüketmiş, güvenilir ve işbirliği yapılabilir olmaktan uzak, sadece kullanılabilir olarak değerlendirilmektedir. Görünen o ki; Biden yönetimi Türkiye’deki iktidarın artık seçim kazanamayacağını, 2023’den sonra zor ve acılı bir geçiş dönemi olsa da yeni bir iktidarla çalışacağını bildiği için durumu istismar ederek iktidara azami taviz verdirmek gayreti içinde olacaktır.
14 Haziran’da Türkiye için iyi bir sonuç çıkmaz. Yalnızca iktidarın ömrünü uzatıcı tavizler, tavizleri eleştirenlere düşmanlık ve tavizleri halka başarı olarak satabilecek medya operasyonları çıkar.