Biz İstanbullular içten içe İzmirlileri kıskanırız ama hiç dile getirmeyiz. Onlar şahane köylerle, kasabalarla çevrelenmişler, hava her zaman daha güneşli, denizi daha mavi, yemekleri daha lezzetli, bin yıllık simite gevrek, ay çekirdeğine çiğdem, mısıra, darı deselerde onları affedebiliriz. İstanbul, kalabalık ve karmaşıktır, İzmir ise rahat ve ferah.
İnsanı güler yüzlüdür. Güzel kızlar, yakışıklı erkekler, sanatçılar çoğunlukla İzmir'den çıkar. İzmir modern, İstanbul tarihtir.
İzmir biraz şımarık Istanbul ise ağır abidir.
İzmir'e yerleşmiş bir Giritli'nin torunu olarak çeyrek İzmirli sayılırım belki de o yüzden İzmir'i çok severim. Ama ben ikisini kıyaslayamam ikisinin de güzelliği ayrıdır. İkisini kıyaslamak elma ile armut örneğinde ki gibi olur.
Doğup büyüdüğüm, sokakları, yapıları buram buram tarih kokan İstanbul bir aşksa, eğlencenin, modernliğin merkezi İzmir bir hevestir. Ayrıca bakir kalmış koylarının, sessizliğinin yanında İbiza'yı aratmayacak eğlenceninde adresidir.
İzmir denince saat kulesi, kordon boyu, denize karşı içilen rakı ve balığa eşlik edilen meşhur zeytinyağlı mezeler, reyhan pastanesinin bergamotlu çayı, boyoz gelir aklıma...
İstanbul deyince de Ortaköy'de yenen kumpirler, Sultanahmet köftesi, Kanlıca yoğurdu, İnci pastanesinin profiterolü, kız kulesininin tarihi binasında manzaraya karşı içilen Türk kahvesi...
Ne kadar şanslıyız ki böyle harika şehirleri olan bir ülkemiz var.
Haftaya görüşmek üzere