Okulu öğretmeni olmayan mezralardan köye gelen bir öğretmen tarafından yetiştirilip sınavlara sokulan ve bilmediği görmediği yerlerde başarılı olarak Köy Enstitüsü denilen bilim yuvalarında köy çocukları yetiştirilerek gene köylere gönderildiler. Oralarda takım elbisenin ne olduğunu, yatmak için ranzaların ne olduğunu,yatak çarşafı, yastık döşek kavramlarını öğrendiler. Daha 11 ,12 yaşlarında ellerinin kirleri, elbise denilen yamalı ve yıpranmış giysileriyle oralara geldiler. Sabah kalkıp elini yüzünü lavabo cenilen hiç görmedikleri yerlerde diş fırçalamayı, hamam denilen yerde temizlenmeyi, hatta nasıl banyo ve temizlik yapılacağını öğrendiler.
Ayna kavramını durgun sulara bakarak bilen bu köy çocukları kendilerini aynalarda dakikalarca seyrettiler. Birlikte yaşamayı, ortaklaşarak kullanmayıda oralarda öğrendiler. Sınıf arkadaşlarıyla hatta tüm öğrencilerle kardeş, dost "oldular. Birbirlerinin yardımına koşmayıda oralarda öğrendiler. Anne ve babalarından görmedikleri ilgiyi, sevgiyi öğretmen dedikleri ana, baba, ağabey gereğinde kardeşlik gördükleri elleri öpülesi öğretmenlerinden öğrendiler. Daha sonra bu ortamlara alışıp benimsediler. Kendilerini geliştirdiler. Eğitimin, öğretimin anlamını, yaralarını yaparak, yaşayarak öğrendiler. Bu okul denilen eğitim yuvalarında yardımlaşmanın, kardeşliğin yaralarınıda yaşayarak, deneyerek öğrendiler. Öyle bir eğitim vardı ki tüm öğrencilere diger üst sınıfta olanlar ağabeylik, kardeşlik yaparak nelerin doğru nelerin yanlış olduğunu, nasıl başarılı olabileceklerini öğrettiler. Son sınıf öğrencileri yarı öğretmendi onlar için.
Son sınıfta iki ay köylere staja gönderildiler. Orada neler yapacaklarının deneyimini kavradılar. Köy yaşamlarına tekrar dönerek hayata dair zorlukları aşma bilinci edindiler. Oralarda köylülere ve çocuklara kendi deneyimlerini yaşadıkları olumlu ve olumsuzlukları gösterek, yaşayarak öğrettiler.Kendileride öğretmenlik nasıl yapılır diye deneyim kazandılar. Sonra gittikleri köylerde bu deneyimlerini birikimlerini aktararak yaşamın zorluklarını ve kolaylıklarını öğrettiler hemde yaşayarak kendilerini geliştir diler. Böyece köylerde eğitim ve öğretim arttı. İnsanlar bu köylere gönderilen öğretmenlerden bilgi ve deneyim kazandılar. Yaşamlarını kolaylaştırdılar. Ülkedeki okur yazar oranında gözle görülür artışlar oldu.
Köylülerde neyi nasıl ve niçin yaptıklarını yaparak yaşayarak öğrenip uyguladılar. Birde şimdiki geldiğimiz duruma bakıyorumda hayıflanmamak elde değil. Bir an önce tekrara köy enstitüleri kurularak aydınlatma dönemine girilmelidir. Anca böyle gelişir kalkınabiliriz.
Hepinize sağlık ve huzurlar dilerim.