Brüksel, Eylül ortasından itibaren olağan ritmine dönecek. Ağustos'ta öne çıkan birkaç konuyu değerlendirdiğim güncellemeyi sizinle paylaşıyorum.
Yıl sonundan önce yeni Avrupa Komisyonu, müzakereler sonucunda oluşmuş, AB düzeyinde bakan olarak adlandırabileceğimiz AB Komiserleri de yeni görevlerine başlamış olacaklar. Ağustos ayı boyunca öne çıkan birkaç konuyu değerlendirdiğim güncellemeyi sizinle paylaşıyorum.Avrupa Birliği (AB) şu anda gelecekteki yönünü şekillendiren bir dizi kritik meseleyle karşı karşıya. Üye devletlerdeki siyasi baskılardan ekonomik rekabetçiliğe ve savunma politikalarına kadar bu zorlukların üstesinden gelme kapasitesi, AB’nin istikrarını ve küresel etkisini önemli ölçüde etkileyecek.
1. Avrupa Savunmasının Güçlendirilmesi:
Ukrayna’daki savaş ve Rusya’nın yarattığı daha geniş güvenlik tehditleri ışığında, eski İtalya Başbakanı Mario Draghi, AB’nin savunma politikasında büyük bir revizyona gidilmesi çağrısında bulundu. Draghi, Avrupa savunma şirketlerinin üretim kapasitelerini artırabilmeleri için AB fonlarına tam ve engelsiz erişim sağlamaları gerektiğini savunuyor. Bu çağrı, Draghi’nin Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen için hazırladığı daha geniş bir rekabetçilik raporunun bir parçası olarak geliyor ve Avrupa’nın savunma altyapısını güçlendirme ihtiyacını vurguluyor.
2. Ekonomik Rekabetçilik ve Stratejik Sanayi Politikaları:
Draghi, ayrıca, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki verimlilik farkını kapatmayı amaçlayan kapsamlı bir rekabetçilik raporunu sunmaya hazırlanıyor. Avrupa Parlamentosu tarafından incelenecek olan bu rapor, Avrupa’nın küresel ekonomik konumunu geri kazanmak için yenilik ve altyapı yatırımlarının artırılması gerektiğini vurguluyor. Bu, Avrupa'nın düşük büyüme ve yüksek borç yükleriyle karşı karşıya kaldığı bir dönemde oldukça kritik.
3. Önemli Üye Devletlerdeki Siyasi Zorluklar:
AB üye devletlerindeki siyasi dinamikler de değişiyor, özellikle Almanya ve Fransa’da. Almanya’da, doğu eyaletlerinde yapılan son seçimlerde, aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisinin desteği, ana akım partilerin aşırı siyasi hareketlerin etkisini sınırlama çabalarına rağmen endişe verici bir şekilde artıyor. Bu eğilim, AB'nin karşı karşıya olduğu daha geniş bir sorunu, yani popülizmin yükselişini ve geleneksel siyasi yapıların erozyonunu gözler önüne seriyor.
Fransa’da ise Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, yeni bir başbakan ataması yönünde artan baskılarla karşı karşıya. Macron’un liderliği, siyasi fraksiyonlar arasında denge kurma ve hükümetinde istikrarı koruma gerekliliği ile sınanıyor. Macron tüm gücü elinde toplamakla eleştiriliyor.
4. Enerji ve Jeopolitik Değişimler:
AB, özellikle Rusya ile olan ilişkileri bağlamında önemli enerji zorluklarıyla da mücadele ediyor. Türkiye'nin, Orta Avrupa’ya doğal gaz taşıyacak ikinci bir TurkStream boru hattı planlarını açıklaması, bölgedeki enerji hakimiyeti için süregelen jeopolitik mücadelenin altını çiziyor. "TurkStream 2" olarak adlandırılan yeni boru hattı, Rusya'nın Avrupa’ya enerji tedarikçisi olarak rolünü daha da pekiştirecek ve AB'nin enerji kaynaklarını çeşitlendirme çabalarını karmaşık hale getirecek. Bu yeni hat, Bulgaristan üzerinden Orta Avrupa’ya yıllık 7 ila 8 milyar metreküp doğalgaz ihraç edecek. Bu gaz karışımında Rusya'nın payı yüzde 40 olacak, ancak gerçek miktar muhtemelen daha yüksek olacak. Bu genişleme, mevcut TurkStream ağının Avrupa uzantısını kullanarak Rus gazını kamufle edilmiş bir şekilde Avrupa’ya ihraç etmeyi amaçlıyor. Türkiye, Bulgar gaz tedarikçileri ve sistem operatörleriyle yaptığı anlaşmalar sayesinde bu projeyi hayata geçirmeye hazırlanıyor. Bu gelişmeler önemli AB başkentlerinde tartışma konusu. AB içindeki doğu / batı, güney / kuzey rekabeti ve siyasi anlaşmazlıklarını da belirginleştirecek gibi görünüyor.
5. Avrupa Merkez Bankası ve Ekonomik Politika:
Avrupa Merkez Bankası (ECB), yavaşlayan ekonomiyi desteklemek için faiz oranlarını düşürmeyi düşünüyor. Avrupa genelinde enflasyonun soğumaya başlaması, ECB'ye faiz indirimi uygulama konusunda gerekli alanı sağlayabilir. Ancak, daha geniş ekonomik görünüm belirsizliğini koruyor ve bazı politika yapıcılar, faiz indirimlerine aşırı bağımlılığın Avrupa’nın ekonomik sorunlarını çözmek için yeterli olmayabileceği konusunda uyarıyor.