Geçen hafta; Finlandiya’nın Lahti kentindeydik. Nedeni ise; burada yapılan ve kızım Deniz Sinem’in de katıldığı Ironman yarışmalarıydı.
SISU. Yüzme, bisiklet ve koşu sporlarının peşi sıra yapılmasıyla meydana gelen ve 3 branşın bir arada olduğu bir spor, Ironman. Bu yarışın bir Ironman 70.3 olarak adlandırılan yarım hali, bir de Ironman 140.6 olarak adlandırılan tamamı var.
Bu yarışmanın Ironman 140.6 ismini alması; yarışın başından sonuna toplam mesafesinin 140 mil, yani yaklaşık 225 km olmasından, aynı şekilde diğerinin adının da Ironman 70.3 olmasının sebebi; mesafesinin 70 mil, yani 113 km olmasından kaynaklanıyor. Lahti’de benim izlediğim yarış; Ironman 70.3’tü. Sporcular; ilk olarak Vesijärvi Gölü’nde 1,9 km yüzerek başladılar, arkasından hiç ara vermeden ormanların ve göllerin arasında 90 km bisiklet üzerinde pedal bastılar ve yine hiç ara vermeden 21.1 km koşarak yarışmayı tamamladılar. Toplam olarak 113 km’lik, insan vücudunun tüm sınırlarını sonuna dek zorlayan bu yarışmada bitiş çizgisini geçebilmek dahi başlı başına bir başarı olarak kabul ediliyor.
Cesaret ve İç Güç
Lahti’de düzenlenen bu önemli dünya şampiyonasına 115 ülkeden 6 bin 200 sporcu katıldı. İlk gün kadınlar, ikinci gün erkekler olmak üzere, yaş gruplarının en iyi amatör sporcuları profesyonellerle birlikte yarıştı. Lahti’deki bu yarışmanın mottosu “Sisu” idi. Motto; yabancı bir kelime ama Türkçe de dahil birçok dilde kullanılıyor. Anlamını ise; bir kişinin, kurumun veya organizasyonun felsefesini belirleyen kısa söz veya özdeyiş olarak ifade edebiliriz.
Fince “Sisu”; zorluklar karşısında insanüstü bir cesaret, azim ve kararlılığın ötesini anlatan ve insanın içinde bulunan ama ortaya çıkarılması kolay olmayan mistik bir gücü anlatmaya çalışan bir yaşam felsefesi. Etimolojik olarak da “iç” anlamına gelen kök sözcüğünden geliyor. Bu nedenle “Sisu”; “cesaret” ve “iç güç” olarak tanımlanıyor. Gerçekten de doğru bir motto seçmişler. 113 km’lik böyle zorlu bir parkur; ancak “Sisu” olarak adlandırılabilecek bir iç güçle bitirilebilir.
Bu İç Gücü Atatürk Ortaya Çıkardı
“Sisu” kelimesinin ne zaman ortaya çıktığına dair farklı anlatımlar olsa da Finlandiyalılar; İkinci Dünya Savaşı’nda bağımsızlıklarını koruyabilmelerini “Sisu” dedikleri bu iç güce bağlıyorlar. Savaşta her bakımdan kendilerinden üstün Sovyetler Birliği’ne karşı kazanabilmelerini bu yaşam felsefesine borçlu olduklarını söylüyorlar. Bu felsefenin özünde; her birimizde göründüğünden daha fazla güç olduğu fikri var. “Sisu” araştırmacısı ve sosyal aktivist Emilia Lahti; “Sisu; sebatın ve cesaretin bittiği yerde başlar. Bireyin zihinsel veya fiziksel kapasitesinin sınırlarına ulaştıktan sonra gelen, zihinsel dayanıklılığın ikinci rüzgarıdır” diyor.
Birinci Dünya Savaşı sonunda yenilen, teslim olan, önemli merkezleri işgal edilen, orduları dağıtılan, küçük bir coğrafyada yaşamaya mahkum edilen, onuru ayaklar altına alınan ve yokluklar içinde bulunan bir toplumun ayağa kalkarak Kurtuluş Savaşını yapması da ancak Finlerin “Sisu” dedikleri bu esrarengiz iç güçle başarılabilirdi. Bu iç gücü ortaya çıkaran ve buna liderlik eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, en büyük eserim dediği Cumhuriyetin 100.yılında bir defa daha saygı ve minnetle anıyorum.
Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Finlandiya; 340 bin km’lik yüzölçümü ve 5,5 milyonu biraz aşan nüfusu ile harika bir ülke. Adeta bir cennet gibi ama bu cenneti kendileri yaratmışlar. Özgürlükler ülkesi; yeter ki başkalarının özgürlük alanlarını ihlal etme. Dünyadaki mutluluk ve huzur sıralamasını ölçmek için her yıl Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı tarafından yayınlanan Dünya Mutluluk Raporuna göre Finlandiya; 2023 de dahil, son altı yıldır dünyanın en mutlu ülkesi. Finlandiya halkının mutlu olmasının birçok nedeni var. Eğitimin çoğunlukla ücretsiz olması, sağlık hizmetlerinin kalitesi, eşitliği ve hatta bu alanda dünyanın en iyi yedi ülkesinden birisi olması, kamu sağlığı hizmetlerinin mali durumunuza bakılmaksızın herkese açık olması, çalışanların ücretlerinin yeterliliği ve tatile çıkma imkanları bu nedenlerden sadece bazıları.
Evet, bu cenneti kendileri yaratmış. Okumanızı da tavsiye edeceğim Grigory Petrov; “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” adlı kitabında 1800’lerin son döneminde Finlandiya halkının içinde bulunduğu durumu, yoksulluğu, cehaleti, ülke doğasının sadece bataklıklardan ve kayalardan oluştuğunu ve bir grup Fin aydının önderliğinde bu durumdan kurtulmak, modernleşmek ve kalkınmak için tüm insanlığa örnek olacak şekilde verilen mücadeleyi anlatıyor. Kitap, adeta ders verir nitelikte yazılmış. Okuduğunuzda size kendi yaşamınızı, anlamınızı ve ülkenizin durumunu sorgulatan, düşünmeye ve harekete geçmeye tetikleyen bir eser. Petrov, eserinde Finlandiya’nın Rusya’ya karşı verdiği mücadeleyi de tüm yönleriyle ele alıyor. Kitap; bataklık bir bölgenin, üzerinde beyaz zambakların açtığı güzel bir alana dönüştürülmesini hem gerçek hem de sembolik yönüyle anlatıyor.
Atatürk bu kitabı okuduğunda, Finlandiya’nın bu destansı başarısına tek kelimeyle hayran olmuştu. Derhal kitabın ülkemizdeki okulların, özellikle askeri okulların müfredatına dahil edilmesini emretti. Atatürk’ün Cumhuriyet ve arkasından Aydınlanma Devrimleri ile başlattığı süreç de buydu esasında. Çok mesafede kat edildi ama tamamlanamadı. Ömrü vefa etmedi ne yazık ki. Daha da kötüsü; bugün Türkiye tam tersi bir rotada seyrediyor.
Mutluluk Farkı
Bugün dünyanın en mutlu ve huzurlu ülkesi olan Finlandiya’da nüfusuna göre yüzde 10 oranında sığınmacı olsa; ülkede huzur kalmaz, suç oranı artar, ırkçılık ve sosyal gerilim yükselir, ekonomi kötüleşir, demografi yıllara sari olarak her geçen zaman diliminde daha da bozulur, mutlulukları yok olur ve ülke cennet iken cehenneme döner. Bu farkındalık içinde olan Finlandiyalı siyasetçiler ülkelerini koruyorlar. Kısıtlı sayıda mülteci alıyorlar ve vatandaşlık için en az 4-5 yıl Finlandiya’da ikamet etme zorunluluğu var. Ülkelerinin pasaportunu parayla satmıyorlar ve askerleri de sınırlarını koruyor.
Türkiye’nin sığınmacılarla birlikte nüfusu 100 milyonu aştı ama Gayrisafi Yurt İçi Hasılası (GSYİH) 845 milyar ABD Doları, kişi başına düşen milli geliri ise 10 bin ABD Doları. Finlandiya’nın ise 5,5 milyon nüfusuyla Gayrisafi Yurt İçi Hasılasının 302 milyar ABD Doları ve kişi başına milli gelirinin de 61 bin ABD Doları olduğunu göz önüne aldığımızda, iki ülke arasındaki refah farkı kolayca ortaya çıkıyor. Bu da yolda gördüğünüz insanların güler yüzlü, huzurlu ve mutlu olmasını etkiliyor. Tabii ki tek başına ekonomi mutluluk için yeterli değil. Bunun üstüne demokrasi, özgürlükler, hukuk, eşitlik, insanların kendilerini geliştirebilme imkanları eklendiğinde; Finlandiya dünyanın en mutlu ülkeleri sıralamasında birinci, Türkiye ise 2023 raporuna göre 137 ülke arasında 106. sırada yer alıyor.