Avrupa Parlamentosu ile nihai müzakerelerden anlaşma geçebilirse, Avrupa'ya göçün çehresini değiştirebilir denilmekte
Tartışmalı "Göç ve İltica Paktı" Avrupa Parlamentosu Gündemine Gelmeyi Bekliyor. Avrupa Birliği'ndeki (AB) İçişleri Bakanları, 12 saat süren müzakereler sonucunda İtalya ve Yunanistan'ın da katıldığı 8 Haziran'da yapılan toplantıyla varılan anlaşmayla sığınma prosedürleri ve göç yönetimi konusunda daha fazla istismara yol açma riski doğuran bir karara imza attılar. 2015'te Suriye savaşından kaçan sığınmacılarla patlak veren göç krizi, AB'nin neredeyse on yıldır çözemediği bu meseleyi daha bütünleşik bir model ile çözmeye niyetlense de ciddi riskleri de beraberinde getiriyor.
Eğer anlaşma, Avrupa Parlamentosu ile nihai müzakerelerden geçebilirse, Avrupa'ya göçün çehresini değiştirebilir denilmekte. Detaylı anlaşma metni ise henüz yayımlanmadı.
Anlaşma, Yunanistan gibi AB'nin sınır ülkelerinin daha fazla yardım talep eden sığınmacılarla başa çıkması ve AB içinde izinsiz göçmen akışının fazla olduğunu düşünen AB'nin iç kesimindeki ülkeler arasında bir denge sağlamaktadır.Anlaşma gereği, sınırda kabul edilme olasılığı düşük görülen kişiler için sınır ülkelerinde daha sıkı bir sığınma prosedürü oluşturulması gerekiyor. Ayrıca, reddedilen başvuru sahiplerini geri göndermek için eski sisteme göre daha fazla esneklik sağlanacak.
Sınır ülkesi olmayan diğer AB ülkelerine de, her yıl belirli bir sayıda göçmen kabul etme veya ortak bir AB fonuna ödeme yapma seçeneği sunulacak.
Bu anlaşma, düzensiz giriş veya denizde kurtarma sonrası sığınma başvurusu yapan herkes için hızlandırılmış bir "sınır prosedürü" oluşturuyor. Sığınmacılar prosedür süresince - zorunlu haller dışında - hassas durumda olan kişiler, aileler veya çocuklar gibi grupların da muafiyetleri sınırlı olmak üzere, altı ay sürebilecek bir süre boyunca hapsedilebilir. Bu prosedürü gözaltı veya gözaltıya benzer koşullarla birleştirmek, birçok AB ülkesinin, ilk giriş yaptıkları ülkelerden farklı AB ülkelerine seyahat etmelerini önleme ve sığınmacı statüsüne uygun bulunmayanları mümkün olan en kısa sürede sınırdışı etme üzerine kurulu.
Anlaşma, her ülkenin "güvenli üçüncü ülke" olarak kabul edilecek bir ülkeye geri gönderme yetkisini belirlemesine olanak tanıyor. Türkiye'nin de bu "güvenli üçüncü ülkeler" den biri olduğunu not edelim. Bu da sığınmacıların yalnızca geçtikleri veya aile üyelerinin bulunduğu, ancak kendilerinin belki hiç bulunmadığı ve temel haklarının garanti altına alınamadığı ülkelere gönderilebileceği anlamına gelebilir.
Anlaşma, AB ülkeleri arasındaki göçmenler ve sığınmacılarla ilgili sorumluluğun paylaşımına ilişkin işlevsiz bir göç ve sığınma sisteminde minimal denebilecek değişiklikler yapmakta. AB ülkeleri, zorunlu yer değiştirme programını reddetmiş ve göçü önlemeye odaklanmak üzere AB dışındaki ülkelerde belirsiz projelere finansman sağlamak üzere tüm ülkelerin katkıda bulunabileceği ortak bir fona odaklanmayı tercih etmişler.
Kader Sevinç, Brüksel