Amerika’nın terör örgütü PYD’den neden vaz geçmediği bir kez daha ortaya çıktı. Dost ve müttefik olarak gördüğümüz Amerika’dan halen farklı sesler yükseliyor. Verilen sözlerin de hiç birisinin arkasında durulmuyor. Türkiye’ye karşı da hep yalan söylendi, oyalama taktikleri devreye girdi.
Bütün bunların nedenlerine bakalım:
Pentagon,2006 yılında bölge için bir harita çizdi. Bu haritada Afrin Suriye sınırları içinde bırakılıyor. Fırat’ın Doğusu ise PYD/ PKK’ya bırakılıyor. Bunu “Batı Kürdistan” olarak okumak gerekiyor.
Bir noktada bölgede etkisiz hale getirilen terör örgütü PKK’nın başka bir kılıfta Suriye’de güçlendirilmesi yoluna gidiliyor.
Dikkat edilecek olursa Amerika Afrin harekatına pek fazla ses çıkarmadı ve seyirci kaldı. Bunun asıl nedeninin 2006 yılında çizilmiş olan haritadır. Bu lharitanın Roma’daki NATO toplantısında da Türk subaylara gösterildiği ve bu konuda bilgilendirildiği de belirtiliyor.
Zaten yapılan açıklamalarda “22 İslam ülkesinin haritası değişecek” denilmemiş miydi?
Geçenlerde Yeni Çağ Gazetesi’nde Arslan Bulut konuyu gündeme taşıyan son derece önemli bir yazıyı kaleme aldı. Bulut, yazısının bir bölümünde koyuya şu şekilde yaklaşıyor:
“BOP haritasında, "Free Kurdistan" yani "Bağımsız Kürdistan" diye gösterilen bölgede Afrin ve El Bab'ın yer almadığı açıkça görülüyor. Buna karşılık Kürdistan denilen bölgenin, Türkiye'nin de topraklarını kapsayacak şekilde ve "Fırat'ın doğusunda" yer aldığı görülüyor. Haritada Afrin ve El Bab yer almadığı için, Kürdistan'a deniz çıkışı Karadeniz'den; Hopa Limanı'na denk gelecek şekilde verilmiş. Bu durum ABD'nin neden Afrin Harekâtı'na seyirci kaldığını ve neden Fırat'ın batısında yer alan Menbiç'i Türkiye ile pazarlık konusu yaptığını da açıklıyor. BOP haritası iyi incelenirse, ABD dayatması olarak PKK ile masaya oturulması ve açılım politikalarının başlatılmasının sebebi de anlaşılıyor. PKK'nın BOP haritasında Kürdistan içinde gösterilen Doğu ve Güneydoğu illerinde hâkim olması için yığınak yapması, hendekler kazarak kurtarılmış şehirler oluşturması, bunları uygulayabilmesi için de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin elinin kolunun bağlanması gerekiyordu. Nitekim Güneydoğu'da terörle mücadele eden subaylar, içlerine sızmış FETÖ'cü kadronun da desteğiyle, Ergenekon, Balyoz ve Askeri Casusluk davalarında kendisini savunamaz duruma düşürülmüş, bu olayların devamında terör örgütüne yönelik hiçbir operasyona izin verilmemişti. Operasyon yapanlar, Ergenekoncu diye suçlanıyordu. Afrin ise Suriye'de kalacaktı! Türkiye'nin Afrin Harekâtı ise Rusya'nın kendi kontrolündeki hava sahasını açması, burada bulunan askerlerini güneye doğru kaydırması sayesinde mümkün olabildi. Suriye'de Fırat'ın batısını Rusya'nın, doğusunu ABD'nin kontrol etmesi, iki taraf arasında çok önceden kararlaştırılmıştı. Türkiye'ye ise El Bab ve Afrin'de geçici bir oyun kurucu rolü bırakıldığı anlaşılıyor. Zira Türkiye, ABD askerleri bulunan Menbiç'e ve 20 ABD üssü kurulan Suriye'nin kuzeyinde bulunan ve "Fırat'ın doğusu" denilen bölgeye müdahale edemiyor! ABD, Afrin Harekâtı'nda da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin başarılı olamayacağına göre plan yapmış, bu coğrafyada yüksek teknoloji kullanarak tüneller açmış, ciddi hazırlık yapmıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri'ni bu operasyon sırasında yıpratmak istediler ama Mehmetçik, Amerikan tünellerini, teröristlere mezar yaptı.”
Burada özellikle vurgulamamız gereken konu şudur:
Menbiç, Türkiye’nin güvenliği açısından çok önemlidir. TSK’nın bundan sonraki hedefidir. Mehmetçik ya buraya da yürüyecek, ya da Amerika ile anlaşacağız, teröristler burayı terk edecek.
Ancak, Menbiç’ten teröristlerin Fırat’ın doğusuna taşınması sorunu çözecek mi? Hayır. Tehlike sürecek.
Biz, açıklamalarda “ Terörist gruplar Menbiç’tek çekilsin, Fırat’ın Doğusu’na gitsinler” diyoruz ama bu gruplar Menbiç’i boşaltıp, Fırat’ın Doğusuna çekildiklerinde ne olacak?
Bunca silahlar ne işe yarayacak? Bunlar kime veya kimlere karşı kullanılacak?
Amerika’nın bu grupları silahlandırıp, kara ordusu gibi kullanacağı açık. Bunu söylemekten de çekiniyorlar. İran’ın özellikle İsrail’e karşı tehlike oluşturduğu kuşkuları sürüyor. Bu noktada Suudi Arabistan ve Mısır’dan da destek alarak bölgedeki etkinliklerini artırma peşindeler.
Amerika’nın bölgede attığı her adımın AB ülkeleri tarafından desteklenmesi de ayrıca sorgulanması gereken bir başka konudur.
Zaten, Suriye’nin Amerika ile Rusya arasında paylaşıldığını görmekteyiz. Bu iki süper güç, bundan sonraki süreçte de başrol oyuncusu olacak.