Kahramanmaraş merkezli 7.8 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin sonrasında da bilindik komplo teorileri gündeme geldi.
Her depremden sonra olduğu gibi; 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli 7.8 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin sonrasında da bilindik komplo teorileri gündeme geldi. Bu komplo teorileri; arkalarında bulunanların hayal gücüne, müktesebatına ve ikna yeteneğine göre en basitinden en karmaşığına kadar çeşit çeşit. Depremin yapay olarak tetiklendiği, bu maksatla ABD'nin “HAARP” silahını kullandığı, deprem öncesinde İstanbul’a gelen ABD’ye ait USS Nitze muhribinin gizli görevinin deprem oluşturmak olduğu, ABD’nin Türkiye’yi işgale hazırlandığı ve öncesinde NATO’dan atacağı, zaten 2002’de NATO’nun gerçekleştirdiği “Millennium Challenge 2002” (Bin Yılın Meydan Okuması-2002) adlı tatbikatın konusunun Türkiye’yi işgal olduğu gibi onlarca iddia ve senaryoyu sizler de sosyal medyada görmüşsünüzdür.
1999 Marmara Depreminden sonra da depremin nedeni olarak bugünkülere benzeyen ve komplo teorisi kapsamına giren açıklamalar yapılmış, o günden bugüne dek bir çok defa pişirilip pişirilip toplumun önüne konmuştu. Ayrıca 1999’da dinsel motifli hurafeler de gündemdeydi. Bu hurafelere göre; Gölcük’te denizciler sabahlara kadar içki içmiş, Kutsal Kitabın üzerinde İsrailli subaylarla birlikte dans etmiş, bu felaket de bu yüzden başımıza gelmişti. Bugün temsilcilerinin hala iktidarda olduğu o zihniyete göre depremler; Allah’ın bir gazabı ve cezalandırmasıdır. Ortaçağ ve öncesinde de egemen olan bu görüşe ve inanışa göre; “İnsanlar azdığında, kadınlar açık saçık giyindiğinde Allah dünyayı sallamakta ve insanları çoluk çocuk, yaşlı genç, günahlı günahsız bakmadan öldürmektedir.”
Deprem Bir Doğa Olayıdır
İktidar tarafından asrın felaketi olarak nitelendirilen deprem, esasında bir doğa olayıdır. Bu doğa olayından en az zarar görmek için ihtiyacımızsa sorgulayıcı akıl, pozitif bilim ve bu ikilinin öngördüğü önlemlerdir. Doğa olayları sonucu oluşan yıkımı ve can kaybını kader ve felaket olarak gören zihniyet çağdışıdır ve sonraki felaketlerin de hazırlayıcısıdır! Bu doğa olayının felaket haline gelmesinin nedeni insan hatası, kusuru, ihmali, duyarsızlığı ve tedbirsizliğidir.
Gelelim komplo konusuna… Sözde gizli bilgilere ve olayların arkasında olduğu iddia edilen görünmeyen güçlerin varlığı ile ilişkilendirilen alternatif açıklamalardır komplo teorileri. Komplo teorilerini üreten kişiler bazen bilimsel sorgulama yeteneklerini kullanma konusunda sorun yaşayan kişiler arasından çıktığı gibi, sanal bir tanınırlık kazanmaya, ilgi çekmeye çalışan kişiler ve maksatlı yönlendirmelerle toplumu yanıltarak bundan siyasi, ekonomik ve medyatik çıkar sağlamaya çalışan insanlar da olabilir. Bunların dışında farklı psikolojik nedenlerle bilimselliği olmayan bu tür komplo teorilerine inanan ve arkasına takılan insanlar da vardır. Bilim insanlarına göre; siyasi, ekonomik ve ahlaki anlamda çöküntü yaşayan, kendilerine karşı gizli güçler tarafından tehdit yöneltildiğine inanan toplumlar komplo teorilerine daha yatkındır.
Yapay Olarak Deprem Mümkün Değil!
Bilimsel olarak yer kabuğunu dışarıdan bir güçle harekete geçirebilmek, fayları tetikleyebilmek ve yapay deprem yaratabilmek mümkün değildir. Yapay deprem; bir enerjiyi başka bir enerjiyle tetikleyip depremi ortaya çıkartmaktır. Yapay deprem budur. Uzaydan lazer bombardımanı yaparak, radyo dalgası göndererek, fay hattının içinde nükleer silah kullanarak veya fayın içine sıvı doldurup patlatarak tektonik tabakaları harekete geçirmek ve geniş alanlarda deprem üretmek mümkün değildir.
Depremi yapay olarak tetikleme konusunda üzerinde en fazla spekülasyon yapılan ve silah olarak adlandırılan program; HAARP’tir. Bu kısaltmanın açılımı High-frequency Active Auroral Research Program (Yüksek Frekanslı Aktif Kutup Işığı Araştırma Programı) olup, ABD’nin Alaska Eyaleti’nde bulunan ve Alaska Üniversitesi’nin Jeofizik Enstitüsü’ne bağlı sivil bir projedir. Alaska’da olmasının nedeni ise uzay fiziği deneylerinin genellikle manyetik kutba yakın bölgelerde yapılmasıdır. Sonuç olarak HAARP; atmosferin en üst kısmı olan iyonosferi incelemek amacıyla kurulmuş bir deney tesisidir. Ayrıca bu tesis ilk olmadığı gibi tek de değil. Örneğin; Norveç’de bulunan EISCAT, Rusya’daki Sura tesisleri yine aynı amaçla ve Alaska’dan daha önce kurulmuş tesislerdir.
Çakıl Taşını Bile Oynatamaz
HAARP, tam kapasiteyle çalıştığında 3,6 MW güçte radyo dalgası gönderebiliyor. HAARP’ın bütün enerjisini bir noktaya odaklasanız, bir çakıl taşını bile yerinden oynatamazsınız. 2009’dan beri Koç Üniversitesi’nin rektörlüğünü yürüten Ümran İnan, iyonosferde radyo dalgalarının fiziği konusunda dünya çapındaki uzmanlardan biridir ve HAARP tesisindeki deneylere de bizzat katılmıştır. Dilerseniz, kendisine sorup bu konuda daha detaylı bilgi alabilirsiniz.
Yapay deprem konusundaki iddiaların bir bölümünde, daha inandırıcı olmak için bazı bilim insanlarının söylediklerine referans yapılıyor. Bir iddianın bir bilim insanı tarafından söyleniyor olması, söylenenin bilimsel olduğu anlamına gelmez. Fiziki kanıt ve ispat yoksa; o bilim değil, sadece bir görüştür ve bilimsel bir değeri yoktur.
Direnmeyin, Biat Edin!
Ülkemizde ne zaman bir deprem olsa, bazı “kökü dışarıdaki mihraklar” ve onların yerli nüfuz ajanları ve etki altına aldıkları kişiler HAARP ile ilgili olarak ana fikri “Amerika’nın süper teknolojileri var, bir ışın yollar deprem yaratır. Direnmeyin, biat edin!” olan, bilimsel olarak hiçbir geçerliliği olmayan haber ve videoları dolaşıma sokarlar. Ama bilinçli ve kötü niyetli, ama bilinçsiz olarak verilen mesaj budur. Eğer Amerika bunu yapabiliyor olsaydı; zaten deprem kuşağında bulunan ülkemizde İstanbul ve Ege’de de depremi tetikleyip Türkiye’yi, hatta kendileri ile herhangi bir konuda rekabet etmeyi deneyen bütün ülkeleri tamamen yere sererlerdi. Mümkün mü? Kesinlikle hayır!
İçişleri Bakanı Soylu, ABD’nin Ankara Büyükelçisi’ne “Türkiye’yi nasıl karıştırmak istediğinizi biliyoruz, o pis ellerinizi Türkiye’nin üzerinden çekin…” diye başlayan sözler söylüyor ama ABD savaş gemisi İstanbul’da liman ziyareti yapıyor. Bu ziyaret, iktidarın izniyle gerçekleşiyor. Bu gemiyle ilgili olarak da depremi tetiklediği yolunda bazı iddialar ortaya atılıyor.
ABD Bizi Kuşatıyor mu?
Yunanistan’daki ABD üsleri Rusya’yı kuşatmak için kuruldu, Türkiye’yi kuşatmak için değil. ABD, kuzeyde Baltık Denizi’nden güneyde Suriye’ye kadar, bir yay biçiminde Rusya’yı kuşatmaya ve hareket alanını daraltmaya çalışıyor. Ama basında ve sosyal medyada ABD tarafından kuşatıldığımız iddiaları yapılıyor. Bugüne kadar hiç Erdoğan, Çavuşoğlu, Akar veya Kalın’ın “ABD bizi kuşatıyor” dediğini duydunuz mu? Tek şikayetleri; “O üsleri niçin Yunanistan’a kuruyorsunuz da bizde kurmuyorsunuz!” oluyor.
Eğer kuşatılıyor olsaydık; ilişkilerimizin askıya alınması ve İncirlik de dahil ABD’nin kullanımındaki üslerin kapatılması gerekirdi. İktidar tabii ki kuşatılmadığımızı biliyor ama bu konudaki komplo teorilerine sessiz kalarak ABD tarafından tehdit edildiği algısı ile halkı kandırmaya çalışıyor. Ama Biden ile görüşmek için neler yapılmıyor ki!
Algı Operasyonuna Destek Veriyorlar!
Diğer bir komplo teorisi de NATO’nun 2002’de Türkiye’yi işgal etmeyi planlayan, Millennium Challenge (Bin Yılın Meydan Okuması) adlı bir tatbikat yaptığı hakkında önümüze sürülüyor. Her şeyden önce; bu bir NATO tatbikatı değil, savaş oyunu şeklinde icra edilen bir ABD tatbikatıydı. Bu tatbikatın sonuç raporu da açık kaynaklarda yayınlandı. Raporun hiçbir yerinde Türkiye veya NATO ile ilgili herhangi bir ifade yok. Diyelim ki ABD, Türkiye’yi işgal etmeyi planladı. Bunu gizli tutması, tatbikatı kapalı kapılar ardında gerçekleştirmesi ve herkese açık bir sonuç raporu yayınlamaması gerekmez miydi? Ayrıca Türkiye’yi işgal etmek bu kadar kolay mıdır? ABD’nin Irak deneyimini, Suriye’de planladığı rejim değişikliği konusundaki başarısızlığını ve hatta Ortaçağı yaşayan Afganistan’dan nasıl kaçtığını gördükten sonra!