Geçen hafta; ABD Başkanı Trump, CIA Başkanı Mike Pompeo’yu Dışişleri Bakanı, CIA Başkan Yardımcısı Gina Haspel’i CIA Başkanı olarak atadı. Bu değişim diyor ki; ABD küresel olarak daha da sertleşecek, Ortadoğu başta olmak üzere operasyonlara hız verecek, özellikle Rusya ve İran’la daha fazla cepheleşecek ve Çin’e karşı rekabeti arttıracak. Buna gücü yetecek mi, zaman içinde göreceğiz.
20 Ocak 2017’de görevi devralan Donald Trump, asker ve savaşçı ağırlıklı bir ekip kurmuştu. Çünkü; ABD savaştaydı! ABD bu savaşla; tek kutuplu dünya düzenini sonsuza kadar sürdürmek, İran gibi hegemonyaya direnenleri ezmek, dünyanın ekonomik, siyasi ve askeri ağırlık merkezinin doğuya, yani Asya-Pasifik Bölgesi’ne doğru kayışını durdurmak, Rusya ve Çin’i çevrelemek ve başta Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) olmak üzere, hazırladığı bölgesel projelerin gerçekleştirilmesine hız vermek istiyordu!
Görevden Alınması Bekleniyordu
İşte bu nedenle; Trump’ın kabinesinin kilit isimleri askerlerden oluşturuldu. Tek istisna; Dışişleri Bakanı Rex Wayne Tillerson’du. Dünya devi Exxon-Mobil Petrol Şirketi’nin eski “1 numarası” olan Tillerson’a kabinede yer verildi ama kısa bir süre sonra kabinenin kilit isimleri ile doku uyuşmazlığı ortaya çıktı. İnkâr edilse de, Eylül 2017’den itibaren Tillerson’ın görevden alınabileceği söylentileri ayyuka çıkmıştı.
Tillerson, özellikle Rusya ve İran konusunda farklı düşünüyordu. ABD’deki geleneksel Pentagon-Dışişleri Bakanlığı uyumu ve dengesi kaybolmuştu. Artık her şeyi Pentagon yönetiyordu, Dışişleri Bakanlığı ikinci plana düşmüştü! Sonunda gereği yapıldı; Tillerson biraz da aşağılanarak görevinden alındı, yerine eski bir asker olan ve CIA Başkanlığında denenip uyum içinde çalışılan Mike Pompeo Dışişleri Bakanı oldu. Artık Trump kabinesinin istisnasız tüm kritik bakanları asker! Adeta bir savaş kabinesi gibi!
İran’la Yapılan Anlaşma Çöpe Atılacak
Mike Pompeo, 2016’da seçim kampanyası sırasında, İran’la anlaşma yaptığı için Obama’yı çok sert bir biçimde eleştirmişti. Halen Rusya’da kaçak olarak yaşayan CIA (Merkezi İstihbarat Örgütü) ve NSA’in (Ulusal Güvenlik Örgütü) eski uzman ajanı olan Edward Snowden için “Hain! Ölüm cezasına çarptırılmalı!” diyor Pompeo. Rusya’ya karşı da sert davranılmasından yana.
Pompeo, neoconservative (yeni muhafazakâr), ırkçı ve İslam karşıtı görüşleri ile biliniyor ve İran’dan nefret ediyor. ABD’nin Dışişleri Bakanı olan Pompeo, Türkiye’deki iktidarı “Totaliter İslamcı Diktatörlük” olarak değerlendiriyor ve IŞİD ile Rabia sembollü Müslüman Kardeşlerin yok edilmesi gerektiğini söylüyor. Anlayacağınız; durum ülkemiz ve bölgemiz için iyi şeylere gebe değil. Bu değişikliğin kısa dönemde getirecekleri; İran’la yapılan nükleer anlaşmanın çöpe atılması ve Suriye’de savaşın tekrar ateşlenmesidir.
Askeri Başarıyı Oya Tahvil Etme Peşinde
Dün itibarıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin merkezini ele geçirdi. En başta söylediğimiz gibi; askerimize güvenimiz tamdı, başaracağından emindik ve kendisine verilen askeri hedefi ele geçirdi. Ama iktidara güvenimiz yoktu. Çünkü; ülkemizin güvenliğine, bekasına ve çıkarlarına yönelik olmayan yanlış bir siyasi hedefi vardı, Suriye’nin toprak bütünlüğü peşinde değildi, yanlış adamlarla işbirliği yapıyordu ve doğru ittifaklar kurmuyordu!
Bu yüzden Suriye’nin toprak bütünlüğünü temsil eden Suriye bayrağı, ayaklar altında ezildi. İktidar, Suriye’nin kuzeyinde Sünni, cihatçı ve tekfiri bir egemenlik alanı kurma peşinde olduğu izlenimi veriyor. Bu çok yanlış! Bu kafayla, askeri başarıyı elde etmemize rağmen, bunu ülkemizin güvenliği ve çıkarlarına yönelik siyasi bir başarıya çevirmek mümkün değil. İktidarın bu askeri başarıyı, oya ve seçim başarısına tahvil etme peşinde olduğu da çok açık.
İktidar Ülkemizi ve Bölgemizi Yakabilir
ABD, Suriye’de tekrar savaşı yaygın olarak başlatma ve merkezi hükümete müdahale etme peşinde. Bunun için bahane kovalıyor. Ülkemizdeki iktidar ise bu kafayla, yanlış işler yapmaya devam ederek, tekrar taşeron olarak ABD’nin yanına savrulmanın eşiğinde. Yoksa tepesine binecekler, zor durumda! Bu, aynı zamanda ABD ve Rusya arasında başlayabilecek bir çatışmanın da kıvılcımı olabilir.
Yani iktidar; yaklaşık olarak 104 yıl önce, 28 Haziran 1914’de Avusturya-Macaristan Veliaht Prensi Franz Ferdinand’ı Saraybosna’da öldürerek I. Dünya Savaşı’nın başlamasına neden olan Sırp Gavrilo Princip’in durumuna düşerek, ülkemizi ve bölgemizi yakabilir.