Tatillerimizi Yavru Vatan’da yapalım

Hani Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti için “yavru vatan” diyoruz ya, buradaki gizli cennet veya tatil yörelerine gitmeye üşeniyoruz. Yunan adları için sıraya girenler yüzlerini yavru vatan’a ve gizli cennetlerine çevirsin.

Geçenlerde bir seyahat yazısı okuduk. Yazıda yavru vatan’ın bilinmeyen cenneti Karpaz Yarımadası’ndan söz ediliyordu. İlgimizi çekti. Turistik seyahatlerimizin yönünü artık KKTC’ne çevirelim. Yavru Vatan’ın kalkınmasına katkı verelim. Srtık Yunan adaları sevdasından vaz geçelim. Ne dersiniz? Hatta bu konuda geniş bir kampanya yapalım mı?

İşte, Karpaz Yarım Adası ile ilgili o seyahat yazısı:

“Ucuz uçak bileti bulur bulmaz hiç düşünmeden gönül rahatlığıyla seyahat planı yapabileceğimiz Yavru Vatan hem yabancı bir lisan bilmeye hem de vize sıkıntısıyla uğraşmamıza gerek olmayan, en yakınımızdaki tahminen tek yer. Kıbrıs’ı gezmek için en ülkü periyot, bize nazaran sonbahar. Ilıman ikliminin tesiriyle hava hâlâ hoş ve ortalık çılgın turist kalabalığından arınmış…

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde rotamızı, Maldivler’i anımsatan denizi, upuzun kumsalları, yol boyunca eşlik eden tabiatı ve antik kalıntılarıyla Karpaz Yarımadası’na çevirdik. Daha evvel Girne yahut Lefkoşa’ya gitmiş fakat Karpaz Yarımadası’ndan Zafer Burnu’na uzanan rotayı şimdi deneyimleyememiş olanlara ayrıntılı bir rehber hazırladık.

Ercan Havaalanı’ndan kiraladığımız araca atladığımız üzere istikametimizi 46 yıldır ‘hayalet şehir’ olan Kapalı Maraş’a çevirdik. 8 Ekim 2020’de yalnızca 1.5 kilometrelik kıyı kısmı ve buraya giden bir caddesi açılmıştı. Maraş’a girilen turnikelerin çabucak yanında bisiklet kiralayabileceğiniz bir alan var. İki saat için 15 lira ödeyerek dilediğiniz bisikleti seçip Maraş’ı gezebiliyorsunuz. Biz bu formda açık olan tüm caddelerde gezip Maldivler’i andıran upuzun kıyısına indik ve yıkık binalar ortasındaki sokaklarında içimiz burkularak birçok fotoğraf çektik. Bölgede şu an yalnızca bir orduevimiz var, bir de BM binası. Açıkken Kıbrıs’ın turizm gelirinin yüzde 50’sinden fazlasını karşılayan bölge 1974’te yapılan harekât sırasında Rumların bıraktığı halde kalmış. Bir sinema platosu üzere etkileyici sokaklarını görmelisiniz.

Kapalı Maraş’tan sonra rotamızı çevirdiğimiz Magosa, 1974’ten sonra ‘Gazi’ unvanı almış. Burada çok sayıda gezilip görülecek tarihi yapı var. Hepsi birbirine yakın olduğu için iki-üç saatte gezebilirsiniz. Dünyadaki sayılı ikona müzelerinden St. Barnabas İkon ve Arkeoloji Müzesi; Lüzinyan periyodunda yapılmış, gotik mimarisiyle büyüleyici bir yapı olan ve Magosa’nın fethiyle Lala Mustafa Paşa Mescidi olarak varlığına devam eden St. Nicolas Katedrali… Katedralin önündeki boş meydandan görünen, Salamis’ten getirilen taşlarla yapılmış üç sütunlu kalıntıların olduğu alanda Venedik Sarayı kalıntıları; 3 yıl burada kalan Namık Kemal’den ismini alan zindanlar, Canbulat Müzesi, Gazi Magosa Şehitler Anıtı ve Othello Kalesi; güçlü yapısı sayesinde bugüne ulaşmış ve Osmanlılar tarafından Sinan Paşa Camisi’ne çevrilmiş St. Peter&St. Paul Kilisesi görülmesi gereken yerler…

Ayrıyeten, Lala Mustafa Paşa Camisi’nin önündeki anıt Cümbez ağacı 700 yaşında; dut ve incir karışımı bu ağacı kesin fark edeceksiniz. Burada kısa bir mola için teklifimiz Petek Pastanesi. Restoran fiyatları ve menüsü kötü değil fakat bilhassa tatlıları iştah kabartıcı.

Kuzey Kıbrıs’ın katiyetle gezilmesi gereken yerlerinden Salamis Antik Kenti, Magosa yakınlarında… Bu antik kent, vaktinde çok değerli bir limanmış. Kentin kurucusu Truva Savaşı kahramanlarından Teukros, kente Yunanistan’dan geldiği Salamis Adası’nın ismini vermiş. Kalıntılar ortasında hamam, gymnasium, sütunlu cadde ve stadyum, sarnıçlar, tapınaklar, su kemerleri var. Burayı gezmek için en az iki saat ayırın ve unutmayın, saat 15.30’dan sonra ziyaretçi kabul edilmiyor. Salamis Antik Kenti’nden biraz ilerideki Enkomi Antik Kenti, kral mezarları ve Barnabas Manastırı’nı da rotanıza ekleyin.

Dipkarpaz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin en kuzeyinde. Eski köylerin içinden geçip harika renkteki denize ulaşıyorsunuz. Büyüleyici bir seyahatin başlangıcı üzere. Maldivler’i andıran mavi-yeşil denizine bu civardaki çabucak her yerden girebiliyorsunuz. Uzun, sapsarı kumsallar ve çoklukla rastgele bir tesis tarafından işletilmeyen plajlar fiyatsız, herkese açık. Lakin siz yarımadanın en ucundaki burna kadar devam edin ve Altınkum’da denize girin. Karpaz Yarımada-sı’ndan Zafer Burnu’na kadar uzanan rota üzerinde yolunuza çıkacak sempatik eşekler için yanınızda yiyecek bulundurmayı da ihmal etmeyin; çünkü bu tatlı eşekler sizden ‘haraç’ almadan yola devam etmenize müsaade vermiyor!

Dipkarpaz’da gezilmesi gereken turistik yerlerin başında Apostolos Andreas Manastırı geliyor. Kıbrıs’ın en doğusunda, yarımadanın ucundaki Zafer Burnu’nun güneyine kurulan manastır, yüzlerce yıl Ortodoksların hac yolu üzerindeki kıymetli bir durak noktası olmuş.

Bir vakitler Finikelilerin de yaşadığı bölgedeki Agios Philon Kilisesi, Karpaz halkını MS 4’üncü yüzyılda Hıristiyanlaştıran sevgilinin ismine yapılmış. Agios Philon Kilisesi, Helen ve Roma yıkıntıları üzerine inşa edilmiş. Aphendrika ve Meryem Ana’nın kucağında oturan İsa’yı, beş meleği ve havarileri gösteren bedelli mozaikleri MÖ 2’nci yüzyıldan kalma.

Panaya Kanakaria Kilisesi, bu bölgede görülmeye paha öbür tarihi duraklardan biri. Ayrıyeten Dipkarpaz’daki köylerin çabucak hepsinde en az bir kilise yahut antik yapı bulabilirsiniz. Avtepe, Sazlıköy, Kaleburnu, Boltaşlı, Yeni Erenköy bu köylerden kimileri… Şayet vaktiniz ve ayrıyeten arazi aracınız da varsa Kantara Kalesi’ne kadar çıkmanızı tavsiye ederiz.”