Özellikle son dönemde ABD’nin ve batılı güçlerin gerek Suriye’de yaşanan olaylarda istedikleri sonuçlara ulaşamaması gerek Ortadoğu’da istediği planları devreye koyamaması gerekse ekonomik anlamda özellikle Çin’e karşı zor duruma düşmesi tüm planların gözden geçirilmesine neden olmuş görünüyor.
Özellikle Türkiye, Rusya ve İran arasındaki bölgede kurulan ittifak ve bunun görüntüleri Beyaz Saray’ı hareketlendirdi. Türkiye’nin Suriye’deki İdlib ve Afrin harekâtları ile Amerika’nın planlarını alt-üst etmesi de bölgedeki gelişmelerin ateşleyicisi olmuştur.
Şu noktaya dikkat:
İran, İsrail önündeki en büyük tehlike ve engel olarak değerlendiriliyor. BU nedenle ABD Başkanı Trump’un da İran hedefindedir. İran tehlikesi sürdüğü müddetçe bölgede barış rüzgârlarının esmesi mümkün görünmüyor. Sıkıntılar da her geçen gün daha da büyüyor.
İkinci nokta da bölgedeki enerji kaynakları ve güç gösterisi olarak yer alıyor.
Amerika ve Batı, bölgede rahat hareket edebilmek ve istediklerini yerine getirebilmek için ayakların çelme takan lider ya da devlet istemiyor.
İşte bu nedenle Putin, Erdoğan ve Ruhani arasındaki üçlü birlik ve bütünlük görüntüleri sonrası gelişen olaylar boşuna değildir.
Ortadoğu uzmanlarının ortak görüşü şu:
“Batı’nın ve Amerika’nın hedefinde Rusya Devlet Başkanı Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan hedefe oturtulmuş görünüyor. İran, zaten Amerika’nın ve Batı’nın sürekli hedefinde olmuştur. Suriye’de yaşanan kimyasal silah kullanıldı iddiaları dünyada değişen dengeleri tamamen gözler önüne serdi. Dünyada bir kutuplaşma da yaşanıyor. Ancak, yaşanan bu kutuplaşma kesinlikle Suriye’de kullanıldığı iddia edilen kimyasal silah değildir. Yıllardır Ortadoğu’da yaşanan güç savaşının iyice ortaya çıkmış olmasıdır.”
Ortadoğu’da oynanmakta olan oyunların büyüklüğüne zaman zaman biz de değinmiştik. Geçenlerde Uluslararası İlişkiler Uzmanı /Stratejist Adem Kılıç, konuya değişik bir pencereden bakan bir yaklaşımla oynanmakta olan oyunun iç yüzünü ortaya döken bir yazıyı kaleme almış. Son derece önemsediğimiz bir yaklaşım içindeki bu görüşlerden kısa bir alıntıyı sizlerle paylaşıyoruz:
“ Baharı süreci boyunca batılı güçlerin Ortadoğu’da etkin olma planları yüksek bütçeli operasyonları, ülke liderlerini değiştirme çabalarına rağmen tam anlamı ile hayata geçirilemedi. Planlarının tutmamasının önündeki engeller ise şüphesiz ki Rusya, İran ve Türkiye oldu. Bu konuda bizi ilgilendiren asıl başlık ise batılı güçlerin İslam coğrafyası üzerinde etkisini giderek artıran ve özellikle İran, Katar, Suriye ve Kudüs konusunda tabir yerinde ise tekerleklerine çomak sokan ve planlarını alt üst eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İran ve Rusya ile yakınlaşması, Suriye’de ve Katar’da planları bozması ve son olarak da Kudüs meselesinde tüm İslam coğrafyasına liderlik etmesi net bir şekilde batılı güçleri rahatsız etti. Ve İslam coğrafyasında Erdoğan’a karşı ‘yeni bir lider’ çıkarma planları devreye girdi. Bu tespitten sonra Selman ile ilgili adımları ve PR çalışmasının nedenini sanırım daha anlamlı bulmuş olmalısınız. Selman için biçilen görev ise “Halifelik”… Selman’ın son Mısır gezisinde Sisi’ye ve birkaç Arap ülkesi liderine namaz kıldırması, bu görüntülerin BBC tarafından servis edilmesi ve aynı gezide BBC’ye ‘Erdoğan halifelik istiyor’ açıklaması yapması da niyetleri açıkca ortaya koyar nitelikte. Batı medyasında özellikle son dönemde yapılan açıklamalara ve son 10 yıla dair ortaya konan çeşitli analizlerde en büyük problemin; İslam coğrafyası ve Ortadoğu’da muhatap merkezini bulunamamış olması olarak göze çarpıyor. Dünyada her ne kadar ufak tefek muhalefetler olsa da Hristiyan dünyasının muhatabı Vatikan, Yahudi dünyasının muhatabı İsrail olarak görünüyor. İslam coğrafyasında ki muhatap ise özellikle halifelik sisteminin kaldırılmasından sonra net bir şekilde ortaya çıkmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İslam coğrafyasında özellikle Kudüs kararı ile öne çıkmış olması ve liderlik konumuna doğru ilerlemesi sonucu devreye giren Selman planı da Halifelik müessesesi ile bu muhatabın Selman olmasını sağlamak. Sunni bir lider olması ve Batı ile İsrail ile yakın olması hasebi ile de Selman Batı adına bu konum için biçilmiş kaftan olarak görünüyor. Bu şekilde Erdoğan’ın etkisinin kırılacağı düşüncesi de tabiî ki planlayanlar için projeyi tamamlayan bir unsur.
Son nokta:
Bölgedeki gelişmeler Türkiye açısından da son derece önem taşıyor. Çok daha dikkatli hareket etmek ve yanlış adımlar atmamamı gereken bir dönemden geçmekteyiz. Baştan bu yana söylediklerimizi yineleyelim:
Her devlet kendi çıkarları doğrultusunda adımlar atıyor. Dostluk ve müttefiklikler sadece sözde kalıyor. Çıkarlar öne geldiğinde ortada ne dostluk ne de müttefiklik kalıyor.
Kin eli kimin cebinde, kim kimle kol kola belli değil. Ortada çok karışık bir durum görüntüsü var. Bundan böyle Stratejik ortaklık kavramı çöpe atıldı, artık konjonktürel ortaklık durumu var. Bir gün yan yana olanlar, ertesi gün karşı karşıya gelebiliyor. Aman dikkat.