İngiltere'nin ve Berlin'in konularında oldukça güçlü ve başarılı iki ismi bir araya gelerek Londra Saatchi Gallery'de buluştu
İngiltere'nin ve Berlin'in konularında oldukça güçlü ve başarılı iki ismi bir araya gelerek Londra Saatchi Gallery'de önemli bir projeye imza attı geçtiğimiz hafta.Olly Walker (Olly Studio) ve Yasha Young (Urban Nation Berlin) 'ın kuratörlüğünde açılan XX: A Moment in Time isimli sergi dünyanın 15 farklı ülkesinden 19 kadın sokak ve grafiti sanatçısı biraraya getirdi.Sokaktaki eserlerini galerinin içine taşıyan sanatçılar, bir çok sanatçı için prestij kabul edilen Saatchi Gallery'den oldukça sıkılmış olmalılar ki açılış gününün ertesinde sadece 4 günlüğüne geldikleri Londra'da duvarları boyamak için yarıştılar neredeyse. Camden Town ve Shoreditch yeniden canlandı sanatçıların harika eserleri ile.6 Mart'a kadar devam edecek sergiye katılan sanatçıların listesini vereyim ilgilenenler için;
Aiko (Japonya), Alice Pasquini (İtalya), Caratoes (Belçika/Hong Kong), Crajes (İspanya), Elle(ABD), Faith47 (Güney Afrika), Handiedan (Hollanda), Hera (Almanya), Hueman (ABD), Lora Zombie (Rusya), Madamoiselle Maurice (Fransa), Marina Zumi (Arjantin), Martha Cooper (USA), Mimi S (Almanya), Miss Van (Fransa), Olek (Polanya), Sandra Chevrier (Kanada), Vexta (Australya) ve Zabou (Fransa).Yazımın başında 15 ülkeden 19 sokak sanatçısı dedim.Aslında 18!
Çünkü bunlardan biri fotoğraf sanatçısı.
Sokak sanatı ve grafiti fotoğrafçılığının annesi diye tanınan Martha Cooper!
Saatchi Gallery'de açılışın yapıldığı günün ertesinde Saint Martin sanat okulunda konferans veren sanatçı 5 Şubat'da da Stolen Space Gallery'de kişisel fotoğraf sergisini açtı.28 Şubat'a kadar devam edecek serginin ismi "Ghetto 4 Life"
1970'lerden günümüze uzanan bir retrospektif.Sokak sanatının bir nevi belgeseli.
Bugün sizi iki sergi ile birden Londrayı ziyaret eden,sokak fotoğrafçılığının bu efsane ismi ile tanıştırmak istiyorum.
Amerikalı fotoğraf sanatçısı Martha Cooper 1940 doğumlu.Fotoğraf makinası ile 3 yaşında tanışmış.Liseyi 16 yaşında bitirdiği yıl ,okulda çektiği fotoğraflar sayesinde Grinnell College'de sanat eğitimi almaya hak kazanmış.
Üniversiteyi bitirdiği yıl Peace Corp.isimli bir barış derneğinde gönüllü olarak çalışmaya başlamış.Tam bir motorsiklet tutkunu olan Cooper, dernek çalışmaları için gittiği Tayland'dan Londra'ya motorsikleti ile seyahat etmiş.Londra'da kaldığı dönemde de Oxford Üniversitesinden antropoloji dersleri alıp diploma sahibi olmuş.
Ülkesine döndüğü yıl New York Post gazetesinde fotoğrafçı olarak işe başlamış.
Gazete için yaptığı bir proje sayesinde New York grafiti dünyasının içinde bulmuş kendisini.Projenin konusu olan New York çocuklarının yaşamını görüntülerken tanıştığı Edwin ismindeki bir çocuk onun grafiti yaparken fotoğrafını çekmesini istemiş.
Grafiti hakkında o güne kadar bilgisi olmayan Martha Cooper Edwin'den ve anlattıklarından çok etkilenmiş.Edwin onu New York'un grafiti kralı olarak tanınan önemli ismi Dondi ile tanıştırmış.O güne kadar kimliğini gizliyen Dondi,Cooper'ın fotoğraflarını çekmesine izin vermiş.Sonraki yıl da birlikte bir kitap yazmışlar; "Subway Art" !
Bugün hala sokak sanatının başucu kitabı olan bu eser 70-80 li yılların sokak kültürüne ışık tutan oldukça değerli bir eser.
1970-1980 yıllar,New York'un sokak sanatı için oldukça önemli yıllar.Vandalizm olarak adlandırılan,gençler arasındaki dışa vurumcu sanat hareketi Cooper gibi iyi eğitimli ve başarılı bir fotoğrafçı tarafından legalize ediliyor.Sokak sanatçılarının ve grafiti yazarlarının iç dünyalarını ve sanat anlayışlarını fotoğrafları ile gözler önüne sermesi ve onlara bir parça da olsa saygınlık kazandırması,sokak sanatının bugün geldiği nokta açısından oldukça önemli.
Bu nedendir ki sokak sanatçıları arasında büyük saygı duyuluyor kendisine.
Stolen Space Gallery'de açılan sergiye de bu saygının örneği olarak Londra'da yaşayan bütün sokak sanatçıları eksiksiz katıldı açılış gecesinde.
Bugün 82 yaşında boynunda taşıdığı makinası ile fotoğraf çekmeye devam ediyor.Sokak sanatı ile ilgili sergi ve etkinlik davetlerini asla geri çevirmiyor. Yıllar önce İstanbul Pera 'da açılan Grafiti sergisinde de yer almıştı. Hatırlayanınız vardır eminim.
Sanata ve sanatçıya gösterdiği saygı bumerang misali kendisine dönüyor.
Bütün sokak fotoğrafçılarının onun hayatını örnek almaları dileğim.
Türkiye'de bir çok sokak sanatı fotoğrafçısı var.
Grafiti ve sokak sanatını yapanları umursamadan, kim olduklarını bilmeden, merak etmeden fotoğraflarını çeken.
Üstelik bu fotoğraflarla sergi açan ve bu fotoğrafları eserin sahibinden izin almadan satan...
Ve en acısı galeriler de bu sanat hırsızlığını ses çıkarmadıkları gibi destekliyor.
O yüzdendir ki bugün dünyanın en önemli sanat hareketi sayılan sokak sanatının Türkiye'deki sanat okullarında ders olarak okutulma zamanı gelmiştir!
Haftaya görüşünceye kadar sanatla kalın!